-
1 засмеяться
gülmek* * *сов.gülmek; gülmeye başlamak -
2 смеяться
1) gülmekмы смея́лись как де́ти — çocuklar gibi gülüşüyorduk
2) ( издеваться) gülmek, eğlenmek, alay etmekсмея́ться над чьей-л. глу́постью — birinin aptallığıyla alay etmek
над ним все смею́тся — ona herkes gülüyor
он смеётся над ва́ми — sizinle eğleniyor / alay ediyor
3) перен. (пренебрегать чем-л.) bana mısın dememekон смеётся над опа́сностью — tehlikeye bana mısın demiyor
4) перен. ( шутить) şaka etmekон смеётся, не обраща́й внима́ния — (sözüne) aldırma, şaka ediyor
••смея́ться сквозь слёзы — bir göz gülmek
хорошо́ смеётся тот, кто смеётся после́дним — погов. en son gülen iyi güler
не сме́йся чужо́й беде́, своя́ на гряде́ — погов. gülme komşuna, gelir başına
-
3 ухмыляться
kıs kıs gülmek* * *несов.; сов. - ухмыльну́ться, разг.ехи́дно ухмыля́ться — pis pis gülmek
он (на э́то) то́лько ухмыльну́лся — gülüp geçti
-
4 хихикать
kıkır kıkır gülmek* * *несов.; сов. - хихи́кнуть, однокр.hih hih / kıkır kıkır / kıkırtıyla gülmek; kıs kıs gülmek ( ехидно) -
5 посмеиваться
посме́иваться про себя́ — bıyık altından gülmek
2) (над кем-л.) biriyle (kırmayacak tarzda) zevklenmek / alay etmek -
6 выдавливать
sıkmak; patlatmak* * *несов.; сов. - вы́давить1) sıkmak; patlatmak (прыщ, нарыв)выда́вливать сок из лимо́на — limonu sıkmak
выда́вливать кра́ску из тю́бика — tulumdaki boyayı sıkarak çıkarmak
2) ( продавливать) (üzerine basarak) kırmak3) ( вытиснять) kabartma... yapmakвыда́вливать узо́р / рису́нок — kabartma desen yapmak
••вы́давить из себя́ улы́бку — zoraki gülmek
-
7 горько
1) acı acıго́рько пла́кать — acı acı ağlamak
го́рько усмехну́ться — acı acı gülmek
го́рько раска́иваться — binlerle pişman olmak
го́рько жа́ловаться — acı acı yakınmak, yanıp yakılmak
2) безл., → сказ. acı(dır)у меня́ ста́ло го́рько во рту — ağzım acılandı
как го́рько ви́деть... —... görmek ne acı
-
8 громко
yüksek sesle; hızlı, sesli; gürültüyleгро́мко говори́ть — yüksek sesle / hızlı konuşmak
гро́мко смея́ться — yüksek sesle / sesli gülmek
гро́мко пла́кать — gürültüyle ağlamak
гро́мко храпе́ть — gürültüyle horlamak
чита́й гро́мко! — yüksek sesle oku!
-
9 заливаться
su altında kalmak; yaşlara boğulmak* * *I несов.; сов. - зали́ться1) ( покрываться водой) su altında kalmak2) ( проникать) dolmak; kaçmakему́ в у́хо залила́сь вода́ — kulağına su kaçtı
••II несов.; сов. - зали́тьсязали́ться кра́ской стыда́ — utancından yüzü kızarmak
1) ( о птицах) dem çekmek2) в соч.залива́ться пла́чем / слеза́ми — yaşlara boğulmak; boşanıvermek
зали́ться сме́хом — makaraları koyuvermek
залива́ться весёлым сме́хом — şakrak şakrak gülmek
-
10 насмеяться
-
11 оскалиться
-
12 осклабиться
сов.geniş geniş gülmek; sırıtmak -
13 пересмеиваться
-
14 покатиться
сов.1) yuvarlanmakмяч покати́лся под стол — top masanın altına yuvarlandı
2) kayarak aşağı inmek; yuvarlanmak ( кубарем)••покати́ться со́ смеху — kahkahalarla gülmek
-
15 посмеяться
сов.1) gülmekон то́лько посмея́лся над э́тим тре́бованием — bu talebe gülüp geçti
2) (над кем-чем-л.) biriyle, bir şeyle eğlenmek, alay etmek -
16 похохотать
сов. -
17 рассмеяться
сов. -
18 расхохотаться
сов.kahkaha ile gülmeye başlamak / gülmekгро́мко расхохота́ться — makaraları koyuvermek
-
19 рот
ağiz* * *му него́ рот до уше́й — faraş gibi ağzı var
у меня́ бы́ло су́хо во рту — ağzım kurumuştu
2) перен., прост. ( едок) boğazли́шние рты — lüzumsuz boğazlar
••смея́ться во весь рот — otuz iki dişini göstererek gülmek
он спиртно́го в рот не берёт — ağzına içki koymaz
(у меня́) кусо́к в рот не ле́зет — yemek boğazıma duruyor, yemek boğazımdan geçmiyor
раскры́ть / откры́ть рот — ( заговорить) ağzını açmak; ( удивиться) ağzı (bir karış) açık kalmak
смотре́ть в рот кому-л. (о подобострастном человеке) — birinin ağzına bakmak
расска́зчика слу́шали, рази́нув рот — anlatan ağzına baktırdı
он нам рта раскры́ть не дава́л — bize ağız açtırmıyordu
-
20 слеза
жyaş, göz yaşıслёзы ра́дости — sevinç (göz) yaşları
глаза́, кра́сные от слез — ağlamaktan kızarmış gözler
в глаза́х у неё стоя́ли слёзы — gözleri yaşlıydı
они расста́лись без слёз — ağlamadan ayrıldılar
со слеза́ми на глаза́х — gözü yaşlı olarak
у неё на глаза́х показа́лись слёзы — gözleri sulandı, gözleri doldu ( от нахлынувших чувств)
смея́ться до слёз — gözlerinden yaş gelerek gülmek
слеза́ми го́рю не помо́жешь — погов. ağlamak akçe etmez
- 1
- 2
См. также в других словарях:
gülmek — nsz, er 1) İnsan, hoşuna veya tuhafına giden olaylar, durumlar karşısında, genellikle sesli bir biçimde duygusunu açığa vurmak O ne söylese sinirli sinirli ve tabii olmayan gülüşü ile gülüyordu. H. E. Adıvar 2) Mutlu, sevinçli zaman geçirmek,… … Çağatay Osmanlı Sözlük
gevrek gevrek gülmek — 1) kendine güvenip karşısındakini küçümsemek Diğer dükkânların satılmayan mallarını ben sanki ne yapayım diye gevrek gevrek gülerek kendi kendine hak verirdi. A. Ş. Hisar 2) neşeli ve kendine güvenli biçimde gülmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
için için gülmek (veya gülümsemek) — belli etmeden, gizli gizli gülmek Badik Ahmet hesap isteyen patrona, eski günleri ne çabuk unuttun? gibi için için gülümserdi. Ö. Seyfettin … Çağatay Osmanlı Sözlük
kakır kakır gülmek — sesli ve sürekli gülmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
katmerli katmerli gülmek — üst üste ve ara vermeden aşırı derecede gülmek Harun sarhoşluğun sinirliliğiyle yine göbek ve gerdan titreterek katmerli katmerli gülmeye başladı. H. R. Gürpınar … Çağatay Osmanlı Sözlük
kıkır kıkır gülmek — içinden gelerek sesli sesli bir biçimde gülmek Kapalı panjurların ardında, ayıp şeyler anlatıp kıkır kıkır gülüyorlar. A. İlhan … Çağatay Osmanlı Sözlük
katıla katıla gülmek — aşırı derecede gülmek Bir kahveye yolu düşmüş, kahvede oturanların hepsi katıla katıla gülüyorlarmış. B. R. Eyuboğlu … Çağatay Osmanlı Sözlük
pis pis gülmek — başkalarını kızdıracak, sinirlendirecek biçimde gülmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
ağzını bırakıp kıçıyla (veya bir tarafıyla) gülmek — karşısındakini küçümsercesine gülmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
kis kis gülmek — saklı saklı gülmek … Beypazari ağzindan sözcükler
bıyık altından gülmek — birinin durumuna belli etmemeye çalışarak gülümsemek Çocuklar, şimdilik ele güne karşı onların ana, babası olmakla övünmemize bıyık altından gülmektedirler. H. Taner … Çağatay Osmanlı Sözlük