-
1 глаз
göz* * *м, врзве́рный глаз — şaşmaz göz
у него́ плохи́е глаза́ — gözleri bozuk
отвести́ глаза́ (в сто́рону) — gözünü ayırmak
••в мои́х глаза́х он ничто́ — gözümde bir hiçtir
за глаза́ хва́тит / доста́точно — yeter de artar
за глаз а́ (хвалить, говорить и т. п.) — arkasından
на глаз э́та кварти́ра мне ка́жется бо́льше — gözüme bu daire daha genişmiş gibi geliyor
ра́ди прекра́сных / краси́вых глаз — kara gözleri / kaşları için
с глазу на́ гла́з — baş başa
дурно́й глаз — kem göz / nazar
с закры́тыми глаза́ми — gözü kapalı
с каки́ми глазами ты там пока́жешься? — oraya ne yüzle geleceksin?
с пья́ных глаз — прост. sarhoş haliyle, tütsülü başıyla
где бы́ли твои́ глаза́? — senin gözün neredeydi?
гла́зом не моргну́в — gözünü kırpmadan
и гла́зом моргну́ть не успе́ешь — göz kapayıp açıncaya kadar, göz açıp kapamadan
мне сты́дно смотре́ть ему́ в глаза́ — yüzüne bakmaktan utanıyorum
у меня́ в глазах двои́тся — çift görüyorum
я его́ (и) в глаза́ не ви́дел — yüzünü bile görmedim
у неё глаза́ на мо́кром ме́сте — gözü suludur
не ве́рить свои́м глаза́м — gözlerine inanamamak
бере́чь пу́ще гла́за — gözü gibi sakınmak
броса́ться / лезть в глаза́ — göze çarpmak
бить в глаза́ — göze batmak
хоть глаз вы́коли — zifiri karanlık
встать пе́ред глаза́ми — gözlerinin önüne gelmek
закрыва́ть глаза́ на что-л. — bir şeye göz yummak
опусти́ть / поту́пить глаза́ — gözlerini (yere) indirmek
отводи́ть / пря́тать глаза́ — gözlerini kaçırmak
откры́ть кому-л. глаз а́ на что-л. — birinin bir şeye gözünü açmak
наско́лько хвата́ет / хвата́ло глаз — gözün alabildiğine
попа́сться кому-л. на глаза́ — birinin gözüne ilişmek
не попада́йся ему́ на глаза́! — gözüne görünme!
поеда́ть глаза́ми — gözle yemek
пробежа́ть глаза́ми — gözden geçirivermek
прогляде́ть / просмотре́ть / вы́смотреть все глаза́ — gözleri yollarda kalmak
ре́зать глаз / глаза́ — göze batmak
сказа́ть пря́мо в глаза́ — yüzüne karşı söylemek
скры́ться из глаз — gözden kaybolmak
смотре́ть / гляде́ть сме́рти (пря́мо) в глаза́ — ölümle yüz yüze gelmek
смотре́ть больши́ми глаза́ми на кого-что-л. — hayret hayret bakmak
он смотре́л во все глаза́ — göz kesilmiş bakıyordu
уви́деть свои́ми (со́бственными) глаза́ми — (kendi) gözüyle görmek
не спуска́ть глаз с кого-чего-л. — birinden, bir şeyden gözünü ayırmamak; birini, bir şeyi göz hapsine almak ( не выпускать из виду)
стоя́ть пе́ред глаза́ми — gözlerinin önünden gitmemek
с глаз доло́й - из се́рдца вон — gözden ırak olan gönülden de ırak olur погов.
в чужо́м глазу́ сучо́к ви́дит, (а) в своём - бревна́ не замеча́ет — kendi gözündeki merteği görmez de elin gözündeki çöpü görür посл.
-
2 забывать
unutmak* * *несов.; сов. - забы́тьона́ забы́ла у нас су́мку — çantasını bizde unuttu
я забы́л зайти́ к вам — size uğramayı unuttum
не забыва́й нас! — bizi unutma!; bizi gönülden çıkarma!
Не забыва́й, что... — şunu unutma ki,... şunu aklından / hatırından çıkarma ki,...
••дава́йте забу́дем об э́том — bunun üzerinden sünger geçirelim
я э́того ему́ не забу́ду — bunu yanına bırakmam / komam
об э́том и ду́мать забу́дь! — onu aklından çıkar!
забу́дь туда́ доро́гу! — kes ayağını o yerden!
что он там забы́л? — orada nesini unutmuş ki?
-
3 сердечный
1) kalp °, yürek °серде́чная мы́шца — kalp / yürek kası
серде́чный при́ступ — kalp krizi
2) iyi kalpliсерде́чная же́нщина — iyi kalpli bir kadın
3) yürekten, kalbi, candan; içtenlikliсерде́чная благода́рность — yürekten teşekkür
чу́вство серде́чной благода́рности — kalpten gelen şükran duygusu
серде́чная атмосфе́ра — içtenlikli hava
серде́чные пожела́ния — gönülden dilekler
4) gönül °; aşk °серде́чная ра́на — gönül yarası
серде́чные страда́ния / му́ки — aşk çilesi
-
4 сердце
kalp* * *с, тж. перен.kalp (-bi), yürek (-ği); gönülиску́сственное се́рдце — suni kalp
у неё больно́е се́рдце — kalbi var
у неё нет се́рдца — onda kalp yok
у него́ ка́менное се́рдце — taşyüreklidir
покоря́ть сердца́ — gönülleri fethetmek
се́рдцу не прика́жешь — gönül ferman dinlemez
матери́нское се́рдце — ana kalbi
в се́рдце контине́нта — kıtanın kalbinde / göbeğinde
••положа́ ру́ку на́ сердце — elini kalbine / vicdanına koyarak
от всего́ се́рдца — candan gönülden
в сердца́х — kızgınlıkla, öfkeye kapılarak
по́ сердцу — gönlüne göre
-
5 охотно
avesliknen, isteknen, seve-seve; can-göñüldenохотно приняться за работу - işke avesliknen başlamaq (yanaşmaq) -
6 сердце
1) yürekу меня на сердце неспокойно - göñlüm raat degilот всго сердца - can-göñülden, can-yürekten
См. также в других словарях:
gönülden çıkarmak — (birini) sevmez veya anmaz olmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
gönülden çıkarmamak — sevilen kimseyi unutmamak … Çağatay Osmanlı Sözlük
gönülden gönle yol vardır — kalp kalbe karşıdır … Çağatay Osmanlı Sözlük
gönülden ırak olmak — sevilmekten yoksun kalmak, sevilmemek … Çağatay Osmanlı Sözlük
gözden ırak olan gönülden de ırak olur — ayrı düşenlerin arasındaki sevgi de zamanla azalır anlamında kullanılan bir söz Elbette tanıyamazsınız çünkü gözden ırak olan gönülden de ırak olurmuş. O. C. Kaygılı … Çağatay Osmanlı Sözlük
gözden gönülden çıkarmak — önem vermemek, ilgisini kesmek Şimdi, artık gözünden ve gönlünden çıkardığı bu adamın her şeyi onun için müsavi idi. R. N. Güntekin … Çağatay Osmanlı Sözlük
EZ-DİL — Gönülden … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
FAHRİYYEN — Gönülden isteyerek. Karşılıksız olarak.FAHRUL İSLAM $ (Pezdevî): Mavera ün Nehir deki Hanefî fukahasının meşhurlarındandır. Hicri 482 tarihinde Semerkant ta vefat etmiştir … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
gönül — is., nlü 1) Sevgi, istek, düşünüş, anma, hatır vb. kalpte oluşan duyguların kaynağı Gönüllerin birbirine kaynaştığı o günler millî bayramlarımızdan biriydi. O. S. Orhon 2) mec. İstek, arzu Okumaya gönlün var mı? Birleşik Sözler gönül avcısı gönül … Çağatay Osmanlı Sözlük
Misirlou — (Greek: Μισιρλού, Egyptian Girl ; from Turkish: Mısırlı, Egyptian ;[1] from Arabic: مصر, Miṣr, Egypt ), is a popular Greek song with popularity in five styles of music: Greek rebetiko, Middle Eastern belly dancing, Jewish klezmer, American surf… … Wikipedia
göz — is., anat. 1) Görme organı 2) Bazı deyimlerde, görme ve bakma Gözden geçirmek. Gözden kaybolmak. Göz önünde. Gözü keskin. 3) Bakış, görüş Bu sefer alacaklı gözüyle baktım. 4) Suyun topraktan kaynadığı yer, kaynak Asıl felaket bu pınara sırt… … Çağatay Osmanlı Sözlük