gökyüzü

  • 41asuman — is., esk., Far. āsmān Gök, gökyüzü …

    Çağatay Osmanlı Sözlük

  • 42ayaklanmak — nsz 1) Çocuk yürümeye başlamak 2) Hasta iyileşip yürüyebilir duruma gelmek 3) Ayağa kalkıp gitmeye davranmak 4) mec. Toplu biçimde zor ve şiddet kullanarak devlet güçlerine karşı gelmek, başkaldırmak, isyan etmek 5) mec. Uyanmak, uyanıp kalkmak… …

    Çağatay Osmanlı Sözlük

  • 43aysız — sf. Ay ışığı olmayan (gökyüzü, gece) Aysız, bol yıldızlı, çekirge ötüşleriyle dolu bir geceydi. N. Cumalı …

    Çağatay Osmanlı Sözlük

  • 44bulut — is. 1) Atmosferdeki su damlacıkları ve buz taneciklerinin görülebilir yoğunluk kazanmasıyla oluşan, biçimleri, yükseklikleri ve yol açtıkları hava olaylarıyla birbirinden ayrılan yığın Mavi maviydi gökyüzü / Bulutlar beyaz beyazdı / Boşluğu ve… …

    Çağatay Osmanlı Sözlük

  • 45bulutçuk — is., ğu Küçük bulut Cam kırıklarına benzer, kesici, acıtıcı bulutçukların kayıp kayıp gittikleri bir gökyüzü. A. İlhan …

    Çağatay Osmanlı Sözlük

  • 46esmer — is., Ar. esmer 1) Siyaha çalan buğday rengi 2) Kurşuni renk Sazlı köyü ayaklandığı zaman gökyüzü daha esmerdi. T. Buğra 3) sf. Bu renkte olan 4) sf. Teni ve saçları karaya çalan, koyu buğday rengi olan (kimse), yağız Üzülüyor ama üzüntüsü,… …

    Çağatay Osmanlı Sözlük

  • 47felek — is., ği, esk., Ar. felek 1) Gök, gökyüzü, sema 2) Dünya, âlem 3) Talih, baht, şans Felek oyun etmişti onlara, yiğitlerden ikisi uyuya kaldı. C. Meriç 4) Askerî mızıkada zilli bir müzik aracı Birleşik Sözler çarkıfelek kahpe felek kambur felek… …

    Çağatay Osmanlı Sözlük

  • 48gök — is., ğü 1) İçinde gök cisimlerinin hareket ettiği sonsuz boşluk, uzay, sema, asuman, feza 2) Yeryüzü üzerine mavi bir kubbe gibi kapanan boşluk, sema Süngülerini, çelikten birer parmak gibi göğe kaldırmışlar. R. E. Ünaydın 3) Gökyüzünün, denizin… …

    Çağatay Osmanlı Sözlük

  • 49gök küresi — is., gök b. İç yüzü gökyüzü olarak kabul edilen, yarı çapı sonsuza uzanmış yer merkezli küre …

    Çağatay Osmanlı Sözlük

  • 50hava — is., Ar. hevā 1) Hava yuvarını oluşturan, bütün canlıların solunumuna yarayan, renksiz, kokusuz, akışkan gaz karışımı 2) Meteoroloji ile ilgili olayların bütünü Hava biraz bozukçaydı, dışarıda serin bir yağmur çiseliyordu. M. Ş. Esendal 3)… …

    Çağatay Osmanlı Sözlük