eskiden

  • 121kuşekmeği — is., bit. b. Turpgillerden, çorak yerlerde yetişen, beyaz veya mor çiçekli, eskiden hekimlikte kullanılmış olan otçul bir bitki, çobandağarcığı (Thlaspi) …

    Çağatay Osmanlı Sözlük

  • 122makferlanlı — sf. Makferlanı olan Eskiden melon şapkalı ve siyah makferlanlı bir Rum doktoru sinirden, demişti. Y. Z. Ortaç …

    Çağatay Osmanlı Sözlük

  • 123muayeneci — is. Araştıran, yoklayan kimse Eskiden İstanbul gümrüğünde muayeneciymiş. M. Ş. Esendal …

    Çağatay Osmanlı Sözlük

  • 124mukaddema — zf., esk., Ar. muḳaddemā Önce, evvelce, eskiden …

    Çağatay Osmanlı Sözlük

  • 125odalık — is., ğı, esk. 1) Bir erkeğin nikâhsız olarak aldığı kadın Eskiden bu senin dediklerini yapanlara odalık denirdi. B. Felek 2) tar. Padişah, şehzade ve paşaların saraya alınan karavaşlar arasından seçtikleri kadın, ikbal Rahmetli bilmem ne paşanın… …

    Çağatay Osmanlı Sözlük

  • 126olamaz — sf. 1) Olmasını önleyecek derecede güçlü engelleri bulunan, olanaksız, gayrimümkün Havada uçmak, eskiden insan için olamaz sanılırdı. 2) ünl. Hayret, şaşırma bildirmek için kullanılan bir söz …

    Çağatay Osmanlı Sözlük

  • 127oldum olası — zf. Eskiden beri, kendimi bildiğimden beri, oldum bittim, oldum olasıya Biz bu meslek kusurundan oldum olası kendimizi kurtaramamış ve hâlâ kurtaramamaktayız. B. Felek …

    Çağatay Osmanlı Sözlük

  • 128on paralık — sf., ğı Değeri çok az veya değersiz, hiç Eskiden böyle şeylere biraz aldırırdım, şimdi on paralık etkisi yok. H. E. Adıvar Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller on paralık etmek …

    Çağatay Osmanlı Sözlük