el altından
1altından kalkamamak — 1) bir işi başaramamak, becerememek, üstesinden gelememek Bu işin altından kolay kolay kalkamaz. 2) mec. kendini savunamamak Altından kalkamayacağı suçlamalar ileri sürdüler …
2altından çapanoğlu çıkmak — girişilen işte başa dert olacak bir durumla karşılaşmak Kısa kesmekten yanaydı ama paraları uzatsa altından bir çapanoğlu çıkar mıydı? O. Kemal …
3altından girip üstünden çıkmak — (bir servetin) malı, parayı düşüncesizce harcayıp tüketmek Babasından kalan servetin altından girip üstünden çıkmıştı. R. N. Güntekin …
4el altından — zf. Gizlice ... el altından Anadolu ya silah kaçırtmak yollarını temin etmekteydi. H. E. Adıvar …
5bıyık altından gülmek — birinin durumuna belli etmemeye çalışarak gülümsemek Çocuklar, şimdilik ele güne karşı onların ana, babası olmakla övünmemize bıyık altından gülmektedirler. H. Taner …
6saman altından su yürütmek — belli etmeden iş çevirmek, ortalığı karıştırmak Saman altından su yürüten, ürkek, kaypak görünüşlü insanoğlunu tanımışlığı var. Y. Kemal …
7başının altından çıkmak — (bir şey birinin) birinin hilesiyle yapılmak Anlaşıldığına göre bu iş Saniye nin İstanbullu anasının başının altından çıkmıştı. R. N. Güntekin …
8değirmen taşının altından diri çıkar — en ağır şartlarda bütün güçlükleri yener anlamında kullanılan bir söz …
9aba altından değnek (veya sopa) göstermek — 1) (bir kimseye) yumuşak görünmekle birlikte yine de başkalarının gözünü korkutmak 2) (bir kimseye) imalı bir biçimde tehdit etmek …
10baskıdaki altından askıdaki salkım yeğdir — kullanılan, işe yarayan değersiz şey, saklanan ve kullanılmayan çok değerli şeyden daha iyidir anlamında kullanılan bir söz …