dolaşma
1dolaşma — is. Dolaşmak işi Bir yaşlı yörük kasaba sokaklarında dolaşmaya başlamıştı. T. Buğra …
2dolaşma — «Dolaşmaq»dan f. is …
3ayağın altında dolaşma — bir iş yapan kişiye işini yaparken engel olmak …
4CEVELÂN — Dolaşma. Kaynama. Yerinde durmayıp gezme …
5tavaf — is., din b., Ar. ṭavāf 1) İslam dininde hac sırasında Kâbe nin çevresini yedi kez dolaşma 2) esk. Bir şeyin çevresini dolaşma 3) esk. Kutsal bir yeri ziyaret etme Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller tavaf etmek …
6cevelan — is., esk., Ar. cevelān Dolaşma, dolanma, gezinme, gezinti Atlarla, arabalarla yapılan bu cevelan, Tünel meydanından Şişli ye değin uzanır. S. Birsel …
7devir — 1. is., vri, Ar. devr Kendine özgü bir özellik taşıyan zaman parçası, dönem, periyot Bana sorarsanız devrimiz nasihat devri olmaktan çıktı. B. Felek Birleşik Sözler devrihindi devrisaadet Cilalı Taş Devri kuluçka devri Maden Devri …
8devriâlem — is., esk., Ar. devr + ˁālem Dünyayı dolaşma Dört, beş ay sürecek bir devriâlem seyahatine çıkıyorduk. S. F. Abasıyanık …
9dolaşılmak — nsz Dolaşma işi yapılmak Her yer dolaşıldı. Burada dolaşılmaz …
10dolaşım — is. 1) Dolaşma işi 2) Para ve para yerine geçen bono, senet vb. geçerli olma, sürümde bulunma, sürüm, geçerlik 3) Mal veya paranın elden ele dolaşması, dolanım, sirkülasyon, para dolaşımı 4) anat. Kan dolaşımı Birleşik Sözler açık dolaşım sistemi …