doğrudan doğruya veya dolayısıyla

  • 1dolaşık — sf., ğı 1) Karışık (saç, ip vb.) Bir buğday benizli zülfü dolaşık / Gitme diye beni yolda eğler var. Karacaoğlan 2) Dolaşarak giden (yol) Tozlu ve dolaşık yollar üzerinde saatlerce taban tepmiş. A. Haşim 3) mec. Kolay çözülmeyecek veya içinden… …

    Çağatay Osmanlı Sözlük

  • 2polarma — is., fiz. 1) Doğrudan doğruya kendi kaynağından çıkan bir ışığın, yansıdıktan veya kırıldıktan sonra gösterdiği özelliklerin tümü, polarizasyon 2) Kimyasal tepkimeler dolayısıyla bir pildeki gerilimin düşmesi Birleşik Sözler polarma düzlemi …

    Çağatay Osmanlı Sözlük