demek
111fayrap — is., bı, İng. fire up 1) Bir istim kazanının, istim oluşturacak biçimdeki yanar durumu 2) argo Herhangi bir şeyi veya işi hızlandırma 3) argo Kapı, pencere, giysi vb.ni açma, çıkarma 4) ünl. Gemilerde ateşçiye ateşi harlandırmak için verilen… …
112garip — sf., bi, Ar. ġarīb 1) Kimsesiz, zavallı 2) Yabancı, gurbette yaşayan, elgin 3) Acayip Yağmur, ortalığa garip bir kış serinliği getirmişti. A. İlhan 4) ünl. Şaşılacak bir şey karşısında söylenen söz Demek Bekir böyle utangaç bir çocukmuş. Garip! A …
113geçim sıkıntısı — is. Geçinmede çekilen güçlük, geçim derdi, geçim zorluğu İlk kez kiralık bir evde yaşayacaktı, dulluğun ve geçim sıkıntısının ne demek olduğunu öğrenecekti. A. Kulin …
114gık — is. Bazı deyimlerde geçen yansıma bir söz Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller gık dedirtmemek gık demek …
115görmek — i, ür 1) Göz yardımıyla bir şeyin varlığını algılamak, seçmek Merdivenin başındaki paravanın arkasında garip bir sahne gördüm. A. Gündüz 2) Anlamak, kavramak, sezmek Türk iradesinin ne demek olduğunu da sen göreceksin. R. E. Ünaydın 3) Yanına… …
116görüş açısı — is. 1) Bir şeyi görebilme alanı Ondan evvel görüş açısı içine yandan giren bu uzun gölge bulanık bir karaltıdan ibaretti. P. Safa 2) Bakış açısı Demek gerçekler, görüş açısına, çevrenin etki ve baskısına göre bambaşka biçimlere ve renklere… …
117he — 1. Türk alfabesinin onuncu harfinin adı, okunuşu 2. e., hlk. Evet Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller he demek …
118höt — ünl. Korkutmak veya dikkati kendi üzerine çekmek için söylenen bir söz Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller höt demek …
119iyi — sf. 1) İstenilen, beğenilen nitelikleri taşıyan, beğenilecek biçimde olan, kötü karşıtı Bir aralık iyi fal bildiğimi haremde duyurdum. F. R. Atay 2) Bol, yararlı, kazançlı İyi yağmur yağdı. 3) Çok İyi para kazandı. 4) Uğurlu, hayırlı, iyilik… …
120kampüs — is., Fr campus Yerleşke Bir öğrenci için üniversite, kentin ve yaşamının bütünü demek değildir ama kampüs, onun yaşamının odak noktasıydı. A. Cemal …