değişik
81ev eşyası — is. Evde kullanılan değişik nitelikli eşyaların bütünü …
82evre — is. Bir olayda birbiri ardınca görülen, bir işte birbiri ardınca beliren, gelişen değişik durumların her biri, aşama, safha, merhale …
83fal taşı — is. Falcıların fala bakmak için kullandıkları değişik biçim ve renklerdeki taş …
84farklı — sf. Farkı olan, aralarında fark bulunan, değişik, ayrımlı Vücut ve yüz hatları, giyiniş ve yürüme tarzı çok mu farklı? R. H. Karay …
85formol — is., lü, kim., Fr. formol Formaldehidin % 40 lık değişik sulu çözeltisi …
86gaga — is. 1) Genellikle kuşlarda ağzın bir uzantısı durumunda olan, biçim ve büyüklüğü değişik, boynuz yapısında, katı ve çıkıntılı organ ... ak güvercin sekinin üstündeki leğene başını sokup gagasını suya değdirir değdirmez insan suretine giriveriyor …
87genel zekâ — is., eğt. 1) Bireyin belli, özel veya bağımsız yeteneklerinden ayrı olarak karşılaştığı genel durumlara uymada gösterdiği yetenek veya güç 2) Zekâ testleriyle ölçülen değişik yetenek ve güçlerin birleşimi …
88gezinmek — nsz 1) Eğlenmek, vakit geçirmek için gezmek, dolaşmak, seyran etmek Başı bir düşünceyle ağırlaşmış gibi öne düşük, elleri cebinde, geziniyordu. P. Safa 2) Belirli bir çevre içinde gezip durmak Bir akşam rıhtım boyunda geziniyordum. S. F.… …
89göçebe — sf. 1) Değişik şartlara bağlı olarak belli bir yöre içinde çadır, hayvan ve öteki araçlarla yer değiştiren, yerleşik olmayan (kimse veya topluluk), göçer, göçkün Karakaçanları, sürüleriyle dağ dağ dolaşan göçebe çobanlarıdır. A. Haşim 2) hay. b.… …
90greyder — is., İng. grader Altında bulunan ve değişik açılarda çalışabilen bıçağı ile toprağı kesen veya yayan yol makinesi …