dar a gelmek
1dar — 1. is., esk., Far. dār İdam mahkûmlarını asmak için dikilen direk Birleşik Sözler darağacı 2. sf. 1) İçine alacağı şeye oranla ölçüleri yetersiz olan, geniş ve bol karşıtı Dar elbise. Dar ev. 2) Genişliği az veya yetersiz olan, ensiz, mikro… …
2gelmek — den, e, nsz, ir 1) Bir yere gitmek, ulaşmak, varmak Gurbetten gelmişim yorgunum, hancı. B. S. Erdoğan 2) Geriye dönmek ... adamı Ödemiş ten aldım geldim, her masrafını çektim. N. Cumalı 3) Oturmaya, ziyarete gitmek Dün akşam amcamlar bize geldi.… …
3dar gelmek — sıkıntı ve huzursuzluk vermek Acaba bu içinde yaşadığımız hava neden bu kadar dar geliyor? Y. K. Beyatlı …
4kündeye gelmek — aldanmak, tuzağa düşmek Barut yoktu. Kalenin dar kapısından çıkmak imkânı yoktu. Öyle korkunç bir kündeye gelmişlerdi ki... Ö. Seyfettin …
5dünya başına dar olmak (veya gelmek) — çok sıkılmak, büyük bir çaresizlik içinde kalmak …
6daralmak — nsz 1) Dar duruma gelmek, küçülmek 2) Azalmak Yıllar geçer, bir gün bakarsınız vakitler daralmış. R. N. Güntekin 3) Zayıflamak Hafızası o kadar daralmış, bir sene evvelini hatırlamıyor gibi. S. F. Abasıyanık 4) mec. Güçleşmek, zorlaşmak Geçimi… …
7can — is., Far. cān 1) İnsan ve hayvanlarda yaşamayı sağlayan ve ölümle vücuttan ayrılan madde dışı varlık 2) Yaşama, hayat Bir kedi yavrusunu kurtarmak için ipe sarılıp kuyuya iner, canımı tehlikeye koyardım. R. N. Güntekin 3) Güç, dirilik Her şeyde… …
8el — 1. is., anat. 1) Kolun bilekten parmak uçlarına kadar olan, tutmaya ve iş yapmaya yarayan bölümü El var, titrer durur, el var yumuk yumuk / El var pençe olmuş, el var yumruk. Z. O. Saba 2) Sahiplik, mülkiyet Elden çıkarmak. Elimdeki bütün parayı… …
9Türkische Sprache — Türkisch (Türkçe) Gesprochen in Türkei, Zypern, Bulgarien, Griechenland, Mazedonien, Rumänien, Kosovo, außerdem unter türkischen Migranten in Westeuropa, Nordamerika und Australien Sprecher Geschätzte 6 …
10genişlemek — nsz 1) Geniş duruma gelmek, büyümek 2) Bollaşmak 3) Rahat bir duruma gelmek, açılmak, ferahlamak Ahali dar parmaklıklardan kurtulur kurtulmaz, yelpaze gibi açılıp genişleyerek dağılıyorlardı. P. Safa 4) mec. Yaygın duruma gelmek Ünü, ölümünden… …