dòlāp

  • 121evrak dolabı — is. Dosyaları, diğer yazı ve belgeleri saklamakta kullanılan dolap Arkadaşım Doktor Nâzım ın küçük lojmanında, bir eski evrak dolabı vardı. Y. K. Beyatlı …

    Çağatay Osmanlı Sözlük

  • 122fırıldak — is., ğı 1) Rüzgârla dönen, çember biçiminde çocuk oyuncağı 2) Havalandırmak amacıyla oda veya mutfak pencerelerine takılan kanatlı araç 3) Ocak veya soba borusunun iyi çekmesini sağlamak için tepesine takılan ve rüzgârın gittiği yöne dönebilecek… …

    Çağatay Osmanlı Sözlük

  • 123fırıldakçı — is. 1) Fırıldak yapan veya satan kimse 2) mec. Düzen çeviren, düzenci, dolap çeviren kimse Eh, erbabıdır dedik, verdik dizginleri eline, halt etmişiz. Dolapçının, fırıldakçının biri çıkmaz mı? A. İlhan …

    Çağatay Osmanlı Sözlük

  • 124havaleli — sf. 1) Havalesi olan 2) Gereğinden çok yüksek, yıkılacak gibi olan Eşya havalelidir, arabacı dikkat etsin. Bu dolap pek havaleli, hoşuma gitmedi …

    Çağatay Osmanlı Sözlük

  • 125havluluk — is., ğu 1) Havlu asmak için özel olarak yapılmış araç, havlu asacağı 2) Banyolarda havluların konulduğu küçük dolap 3) sf. Havlu yapmaya elverişli olan (kumaş) …

    Çağatay Osmanlı Sözlük

  • 126hile — is., Ar. ḥīle 1) Birini aldatmak, yanıltmak için yapılan düzen, dolap, oyun, desise, entrika Gayet basit bir hile ile, saflığından istifade ederek işi başardı. R. H. Karay 2) Çıkar sağlamak için bir şeye değersiz bir şey katma Bu sütte hile var.… …

    Çağatay Osmanlı Sözlük

  • 127irat — is., dı, Ar. īrād 1) Gelir Şenlik pansiyonerleri de ekseriyetle iratları düzgün kimseler değildir. H. R. Gürpınar 2) Gelir getiren mülk Zavallının iratlarında oturan kiracılarla uğraşarak kırmadığı koz, çevirmediği dolap kalmıyordu. Ö. Seyfettin… …

    Çağatay Osmanlı Sözlük

  • 128kanat — is., dı 1) Kuşlarda ve böceklerde uçmayı sağlayan organ Kuşun kanatlarını kısıp bir taş parçası gibi yere süzüldüğü gözümün önündedir. M. Ş. Esendal 2) Balıklarda yüzgeç 3) Bir uçağın havada durmasını sağlayan taşıyıcı aerodinamik güçlerin… …

    Çağatay Osmanlı Sözlük