bizzat
1bizzat — zf., Ar. bi ẕ ẕāt Doğrudan doğruya kendisi Vaziyeti yukardan ve bizzat takip etmek lazım geldi. Atatürk …
2bizzat — f. özü, şəxsən özü …
Klassik Azərbaycan ədəbiyyatında islənən ərəb və fars sözləri lüğəti
3HÜSN-Ü BİZZAT — Kendisi bizzat güzel olan …
4MÜMTENİ-UN BİZZAT — (Mümteniatün bizzât) Varlığı, vücudu hiç bir şekilde mümkün olmayan. Zâtı itibariyle imkânsız olan …
5MUCİB-İ BİZZAT — İster istemez kendisi işi yapmaya mecbur olan. Serbest ve istediği gibi hareket edemeyen. (Meselâ: Güneş ışığının, güneşin kendi zâtının zaruri neticesi olması gibi …
6ASHÂB-I SUYÛF — Bizzat harbe iştirak edip kılıçları ile cihad edenler …
7BİL'ASALE — Bizzat. Kendisi. Eli ile. Başkasını vâsıta etmeden. Asâleti ile …
8BİNEFSİHİ — Bizzat, kendisi, kendisi ile …
9GAZVE — Din düşmanı olan cephenin üzerine taarruz. Muharebe. Cenk. Sefer. Din muharebesi. Gazve, gazivden alınmış olup cenk ve kıtal manasınadır. Düşmanla vuruşmak demektir. Siyer ıstılahında Gaza ve gazve tâbirleri Peygamber Efendimizin bizzat hazır… …
10HÜSN-Ü MÜCERRED — Gayr olsun olmasın bizzat güzel olan şey. Bazı âza veya çizgilerin mütenasib terkib ve tertibiyle hâsıl olan hüsün, hüsn ü mücerred değildir. Şartları zâil olsa, hüsün de zâil olur. Fakat, vücud, hayat, iman gibi varlıklar hüsn ü mücerreddir ve… …