-
1 вместе
birlikte,beraber* * *birlikte, beraberвме́сте с... —... ile birlikte
все э́то, вме́сте взя́тое — bütün bunlar
••вме́сте с тем — bununla birlikte
-
2 заодно
-
3 сообща
birlikte, elbirliğiyle, ortaklaşaони́ сня́ли да́чу сообща́ — yazlığı ortaklaşa tuttular
рабо́тать бу́дем сообща́ — birlikte çalışacağız
-
4 воедино
birlikte* * *в соч.собра́ть воеди́но — bir araya getirmek
сли́ться воеди́но — birleşip kaynaşmak
-
5 хотя
-makla birlikte,-dığı halde* * *ise de,...makla birlikte / beraber,...dığı haldeхотя́ он и стар, —... ihtiyarsa da,...
хотя́ те́мпы ро́ста возросли́,... — artış hızı büyümekle birlikte / büyüdüğü halde,...
учи́лся он хорошо́, хотя́ и лени́лся — gerçi tembellik ettiği vardı ama iyi okurdu
••хотя́ бы на неде́лю — hiç olmazsa bir hafta için / bir haftalığına
хотя́ бы ты и захоте́л е́хать, всё равно́ не разреша́т — gitmek istesen de, izin vermezler gene
э́то ви́дно хотя́ бы из после́дних собы́тий — bu, son olaylardan bile anlaşılıyor
-
6 дружно
hep birlikte* * *1) в соч.жить дру́жно — iyi geçinmek; dirlik düzenlik içinde olmak
2) hep beraber / birlikteдру́жно приня́ться за рабо́ту — hep beraber işe koyulmak
ребя́та дру́жно захохота́ли — çocuklar hep birden kahkahayı bastılar
-
7 закатывать
yuvarlamak* * *I несов.; сов. - закати́ть1) yuvarlamak; (yuvarlayarak) bir yere sokmak2) разг.зака́тывать пир — mükellef bir ziyafet çekmek
II несов.; сов. - заката́тьзакати́ть пощёчину — bir şamar aşketmek
зака́тывать что-л. в полоте́нце — bir şeyi havlu ile birlikte dürmek
2) sıvamakзака́тывать рукава́ — kollarını sıvamak
-
8 совместно
в соч.ortaklaşa; elbirliğiyle; birlikteсовме́стно разрабо́танный план — elbirliğiyle hazırlanan plan
совме́стно с ва́ми — sizinle birlikte
ку́хней по́льзовались совме́стно — mutfak ortaklaşa kullanılıyordu
-
9 выигрывать
kazanmak; yenmek* * *несов.; сов. - вы́играть, врзkazanmak; birini yenmek; birine galip gelmek (у кого-л.)выи́грывать игру́ / па́ртию — oyunu almak
что он от э́того вы́играл? — bundan ne kazandı?; bunun ne kârını gördü?
от поли́тики ми́рного сосуществова́ния вы́играют все наро́ды — barış içinde birlikte yaşama politikasından tüm halklar kazançlı çıkacaktır
он вы́играл в лотере́ю — ona piyango vurdu
он вы́играл по лотере́е де́сять рубле́й — ona on ruble ikramiye çıktı
••выи́грывать вре́мя — vakit kazanmak
-
10 гуртом
toplan,götürü; hep birlikle,ortaklaşa; cümbür cemaat* * *разг.1) ( оптом) toptan; götürü (pazarlık) -
11 менее
сравн. ст. от маломе́нее опа́сный — daha az tehlikeli; daha tehlikesiz
ме́нее вре́дный для здоро́вья — sağlığa daha zararsız
ме́нее чем за три го́да — üç yıldan az bir sürede
не ме́нее, чем за неде́лю — en az bir haftada
••тем не ме́нее — bununla birlikte; böyle olmakla beraber; yine / gene de
-
12 общество
с1) toplumсоциалисти́ческое о́бщество — sosyalist toplum
2) ( компания) meclisв о́бществе свои́х друзе́й — dostlarının yanında; dostlarıyla birlikte
3) ( организация) dernek (-ği); kurum; cemiyetстуде́нческое о́бщество — öğrenci derneği
4) ( корпорация) şirket; ortaklıkба́нки и страховы́е о́бщества — banka ve sigorta şirketleri
-
13 проводить
I несов.; сов. - провести́1) geçirmekпроводи́ть суда́ по каналу — gemileri kanaldan geçirmek
вас проведу́т по всему́ го́роду — size tüm kenti gezdirecekler
2) gezdirmek; dolaştırmakпровести́ ладо́нью по лбу — elini alnında gezdirmek
3) ( обозначать) çizmekпровести́ черту́ — bir çizgi çizmek / çekmek
провести́ границу по бе́регу реки́ — sınırı nehir kıyısından geçirmek
4) yapmak, kurmak ( сооружать); döşemek, çekmek (прокладывать, тянуть)проводи́ть желе́зную доро́гу — bir demiryolu yapmak / döşemek
в дере́вню провели́ электри́чество — köye elektrik getirildi
дире́ктор провёл на фе́рму газ — müdür çiftliğe havagazı getirtti
5) ( добиваться утверждения) geçirmek; çıkarmak; kabul ettirmekпровести́ законопрое́кт через парла́мент — yasa tasarısını parlamentodan geçirmek
провести́ свое предложе́ние — önerisini kabul ettirmek
6) ( осуществлять) yapmak, düzenlemek; uygulamakпроводи́ть интере́сные наблюде́ния — ilginç gözlemlerde bulunmak
предложе́ние провести́ матч / встре́чу — maç teklifi
проводи́ть поли́тику ми́ра — barış politikası gütmek / izlemek
прави́тельства, проводя́щие поли́тику ра́совой дискримина́ции — ırk ayırımı politikasını uygulayan hükumetler
провести́ ми́тинг — bir miting yapmak / düzenlemek
проводи́ть перегово́ры — görüşmeler yapmak, görüşmelerde bulunmak
премье́р-мини́стр провел пресс-конфере́нцию — başbakan bir basın toplantısı yaptı
проводи́ть кампа́нию — bir kampanya yürütmek
7) ( время) geçirmekгде он прово́дит свобо́дное вре́мя? — boş zamanlarını nerede geçiriyor?
как он прово́дит свобо́дное вре́мя? — boş zamanlarını nasıl değerlendiriyor?
Но́вый год проведе́м вме́сте — yılbaşını birlikte geçiririz
8) тк. несов. iletmek, geçirmekстекло́ не прово́дит электри́чество — cam elektrik geçirmez
9) разг. ( обманывать) aldatmak, yutturmakII сов., см. провожатьего́ не проведе́шь — onu aldatamazsın, ona yutturamazsın, oyuna gelmez, zokayı yutmaz
-
14 соучастие
-
15 соучастник
м(birlikte) katılan; suç ortağı ( преступления) -
16 соучастница
ж(birlikte) katılan; suç ortağı ( преступления) -
17 ужинать
akşam yemeği yemek* * *несов.; сов. - поу́жинатьдава́йте сего́дня поу́жинаем вме́сте — bu aksam, yemeği birlikte yiyelim
-
18 вместе с тем
şununla birlikte -
19 тем не менее
bununla birlikte,yine de ; özellikle -
20 вместе
beraber, birlikte, birgeвместе учиться - beraber oqumaqвместе с тем - bunıñnen beraber, aynı zamanda
- 1
- 2
См. также в других словарях:
birlikte — zf. 1) Bir arada, beraberce, hep beraber Doğrandı mübarek vatanın bağrı sebepsiz / Birlikte bugün bulmalıyız derdine çare. T. Fikret 2) Yanında, beraberinde Kitabınızı birlikte getirdiniz mi? Birleşik Sözler birlikte yaşama bununla birlikte … Çağatay Osmanlı Sözlük
birlikte yaşama — is. Birlikte oturma, bir arada yaşama … Çağatay Osmanlı Sözlük
bununla birlikte — zf. 1) Buna ek olarak 2) Bunun böyle olduğuna bakmayarak Ben söyledim, bununla birlikte tekrar söylerim … Çağatay Osmanlı Sözlük
dam yandı, içindeki sıçan da (birlikte) yandı — bu, büyük bir kayıp ancak eskiden yol açtığı rahatsızlık da sona erdi anlamında kullanılan bir söz … Çağatay Osmanlı Sözlük
parmaklarını (birlikte) yemek — yemeği çok beğenmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
el birliği etmek — birlikte davranmak, dayanışmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
oyunbozanlık etmek — birlikte yapılması planlanan bir işten çekilmek Şimdi arkadaşlarım oyunbozanlık ettiğim için bana ne kadar kızgındırlar. O. C. Kaygılı … Çağatay Osmanlı Sözlük
baş başa olmak — birlikte bulunmak, beraber yaşamak Keyfimizce yaşamamıza mâni olur, baş başa olmamızı tercih ederim. R. H. Karay … Çağatay Osmanlı Sözlük
arwaşmak — birlikte büyü veya afsun tekerlemesi, duas ı söylemek I, 236, 237 … Divan-i Luqat-i it-Türk Dizini
kogşaşmak — birlikte gevşemek, II, 350bkz:koh şaşmak … Divan-i Luqat-i it-Türk Dizini
miñeşmek — birlikte A1115010A II I, 399bkz: müñe;mek … Divan-i Luqat-i it-Türk Dizini