biraz
51kısıkça — sf. 1) Biraz kısılmış Halide yi ararken mutfakta kısıkça sesli, başı yazma yemeni, sırtı örme hırkalı ihtiyarca bir hanımla karşılaştık. M. Ş. Esendal 2) zf. Biraz kısılmış olarak …
52kısmak — i, ar 1) Sesi azaltmak, alçaltmak Radyoyu biraz kısar mısın? 2) Gözü biraz kapamak Adam göz kapaklarını kısarak bir hesapladı. N. Cumalı 3) Ezmek, büzmek, daraltmak Omuzlarını kısar, ellerini cebinden çıkarır, atar ağzından sigarasını. S. F.… …
53korkalamak — nsz, hlk. Korkar gibi olmak, biraz korkmak Çakırcalı sinirlenmiş, biraz korkalamıştı; böyle bir şeyle ne karşılaşmış ne de duymuştu. Y. Kemal …
54lafazanlık — is., ğı Gevezelik Artık lafazanlığı bırakalım da biraz biraz iş görelim, değil mi? P. Safa …
55lapacı — sf. 1) Vücutça toplu ve iri olmasına rağmen direnci az olan Gösterişine bakmayın, lapacının biridir. 2) Yorgun, bitmiş tükenmiş Belki o ılık kışlarda biraz fazla nezle oluyor, lodostan belki biraz fazla lapacı oluyorduk ama memnunduk. S. F.… …
56limoni — is., Rum. + Ar. ī 1) Limon rengi, yeşile çalan açık sarı 2) sf. Bu renkte olan 3) sf., mec. Biraz bozuk, iyi olmayan (insan ilişkileri) Bugünlerde aramız limoni. 4) sf., mec. Alıngan, beklenmeyen bir zamanda öfkelenen Anasını alacak değilim ama… …
57nefeslenmek — nsz Nefes alacak kadar duraklamak, biraz dinlenmek Halazadem burada biraz nefeslendi. B. Felek …
58paytakça — sf. 1) Biraz paytak, paytak gibi, paytağa benzer Yaşlıca bir erkekle biraz paytakça bir kadın ağır ağır yürüyorlar. A. Gündüz 2) zf. Paytak bir biçimde …
59pudralı — sf. Pudra sürülmüş olan (yüz, cilt) ... yüzü biraz çokça pudralı, saçları biraz kabartılmış, tepesinde topuz yapılmış, esmer, kara kuru bir hanım. M. Ş. Esendal …
60şeflik — is., ği 1) Şef olma durumu Biraz önce şeflik taslayan biraz sonra uysal bir uyruk olur. H. Taner 2) Şefin çalıştığı daire İstasyon şefliği …