bildim bileli
1bildim (veya bildik) bileli — öteden beri, eskiden beri Sütannenin sandık odası, bildim bileli akar. Ö. Seyfettin …
2oturmak — e 1) Vücudun belden yukarısı dik duracak biçimde ağırlığı kaba etlere vererek bir yere yerleşmek Bir sandalyenin üzerinde oturmuş, önüne bakıyordu. S. F. Abasıyanık 2) nsz Bu biçimde yerleştiği yerde kalmak Bakın, hikâye zordur, acımasız ve… …
3kendini bilmek — 1) aklı ve muhakemesi yerinde olmak 2) baliğ olmak 3) ağırbaşlı olmak 4) kendinin ve çevresinin bilincine varmak Kendimi bildim bileli hep bu bozuk makine seslerini duyarım. Y. K. Karaosmanoğlu 5) durum ve onuruna yakışacak biçimde davranmak …
4bilmek — nsz, ir 1) Bir şeyi anlamış veya öğrenmiş bulunmak Bu adam, bilmek için öğrenmiş olmaya ihtiyacı olmayan, bildiğini bilen, bilmediğini de şıp diye sezen bambaşka bir insandır. H. Taner 2) i Bir bilim veya sanat dalında yeterli olmak Yani kısacası …