bezmek
11nȅboglēd — m zool. 1. {{001f}}{{c=1}}v. {{ref}}bežmek{{/ref}} 2. {{001f}}{{c=1}}v. {{ref}}bukavac{{/ref}} …
12čȃč — (čáće) m badić, {{c=1}}usp. {{ref}}bežmek{{/ref}} …
13bezme — is. Bezmek işi …
14usanmak — den Tekrarlanması, uzun sürmesi dolayısıyla bir şeyden hoşlanmaz veya sıkılır duruma gelmek, bıkmak, bezmek Bir iskele kuşu gibi bir aşağı bir yukarı dolaşmaktan da usandım. E. E. Talu …
15bıkıp usanmak — çok bezmek Giy onu, çıkar onu. Eş dost, konu komşu, sırtımda onu göre göre bıktılar, usandılar. M. Yesari …
16elaman demek — çok bezmek …
17fütur getirmek — bezginlik getirmek, bezmek …
18illallah demek (veya etmek) — usanmak, bıkmak, bezmek …
19bir hâl olmak — 1) bir şeyin çok tekrarlanması yüzünden bitkin duruma gelmek, usanmak, bezmek, fenalık gelmek Çocuklar, yapmayın, etmeyin demekten bir hâl oluyorum. 2) huyu değişmek Bu çocuğa bir hâl oldu, bu çocuk avareleşti. Y. K. Karaosmanoğlu 3) kazaya… …
20canına yetmek — katlanamayacak duruma gelmek, bezmek, bıkmak El kapısı kızcağızın öyle canına yetmişti ki soğan ekmeğe bile razı. H. Taner …