bağlamak
31kül bağlamak — 1) ateş sönmek 2) mec. gücünü, etkisini yitirmek …
32nasır bağlamak (veya tutmak) — 1) nasırlanmak 2) mec. duygusuzlaşmak, duyarlığını yitirmek O adamın kalbi nasır bağlamış …
33otomatiğe almak (veya bağlamak) — kendi kendine yeniden düzene sokmak …
34örümcek bağlamak — 1) (bir yer) üzerinde örümcek ağı olmak 2) mec. (bir yer) bir şey uzun süre kullanılmadan kendi hâline bırakılmış olmak …
35pamuk ipliğiyle bağlamak — (bir işi) etkisi az sürecek bir çare ile geçiştirmek …
36saf bağlamak — sıralanmak, sıraya girmek …
37tane bağlamak — meyve veya herhangi bir bitkinin tohumları tane durumuna gelmek …
38üçkâğıda bağlamak (veya getirmek) — karşısındakini şaşırtarak aldatmak …
39ümit bağlamak — olmasını, olacağını ummak Hem ne güzeldi sesindeki yankı / Ben oraya ümitlerimi bağladımdı. B. Necatigil …
40vesikaya bağlamak — mevcudu yeteri kadar bulunmayan ancak çok talep edilen bir şeyi belge karşılığı vermek Aynı teşkilat yünlüden, pamukludan giyecek eşyasını da vesikaya bağlamıştı. Y. K. Karaosmanoğlu …