büyümek
1büyümek — nsz 1) Organizmanın bütününde veya bu bütünün bir bölümünde, boyutlar artmak, irileşmek, eskisinden büyük duruma gelmek Büyür güzellikleri, vücutları, kısmetleri çocuklar uyurken. F. H. Dağlarca 2) Yetişmek İhtiyar Süleyman Çavuşun ellerinde… …
2çığ gibi büyümek — bir olay birdenbire ve etkileyici bir biçimde büyümek …
3baskısız büyümek — serbest bir biçimde yetişmek …
4karnı büyümek — hamile kalmak Felaket bununla bitmemiş, üç ay sonra karnı büyümeye başlamış. H. E. Adıvar …
5burnu büyümek — kibirlenmek, büyüklenmek …
6lokma (veya lokması) ağzında büyümek — üzüntü veya iştahsızlık sebebiyle lokmasını yutamamak Ağzımızda lokmalar büyürdü, muşambanın buz gibi teması âdeta ellerimizi yakardı. R. H. Karay …
7ağzında büyümek — (bir yiyecek) sevmediğinden veya içi almadığından yutamamak …
8elinde büyümek — 1) büyütülmek, bakılmak Çocuklar Nimet Hanım adında bir kadının elinde büyüdüler. R. N. Güntekin 2) eğitilmek, bilgi, görgü ve terbiye sahibi olmak, yetiştirilmek Üstadım, ben sizin elinizde büyüdüm, sizden feyzaldım. F. F. Tülbentçi …
9gözünde büyümek — bir şey bir kimseye olduğundan güç veya önemli görünmek Güneşin altında bu sıcak kırları geçmenin ağırlığı gözümde büyüyordu. M. Ş. Esendal …
10üsmek — büyümek …