ayak
41yalın ayak — sf., ğı 1) Ayakları çıplak Yalın ayak çocuklar bir kasırgaya tutulmuş gibi tozu dumana katarak koşuşuyorlardı. 2) zf. Çıplak ayakla Sonra kalktım, yalın ayak, örtüsüz tahta masaya gittim. H. E. Adıvar Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller yalın ayak …
42yalın ayak, başı kabak — 1) ayağı ve başı çıplak Bir toprak yolda köylüler yürüyor, yalın ayak, başı kabak çocuklar görüyordum. S. F. Abasıyanık 2) mec. çok perişan bir kılıkta İçinde yaz kış, bir don bir gömlekle yalın ayak, başı kabak bir adam oturur. Y. K.… …
43bir ayak üstünde bin yalan söylemek (veya bir ayak üstünde kırk yalanın belini bükmek) — çok kısa sürede pek çok yalan söylemek Bir ayak üstünde kırk yalanın belini büktüğü hâlde para hesabına bir türlü akıl erdiremez, bakkala bozdurulan paranın gerisini daima eksik getirirdi. R. N. Güntekin …
44takma ayak — is., ğı Kesilen, kopan bir ayağın yerine takılmak üzere ağaç, plastik vb. bir maddeden özel olarak yapılmış ayak …
45yarım ayak — is., ğı, mim. Üzerinde yukarıdan aşağı yivler bulunan, duvara yarısı gömük gibi duran, hiçbir taşıyıcı görevi olmayan süs ögesi, gömme ayak …
46dört ayak üstüne düşmek — 1) tehlikeli bir durumdan zarar görmeden kurtulmak 2) işi rast gitmek Yüze gülücü, her dönemde dört ayak üstüne düşen Efruz un hayat hikâyesini sergileyen piyesim, yurtta bini aşkın defa oynadıktan sonra, televizyon oyunu hâline getirilince… …
47el ayak (veya el etek) çekilmek — ortalıkta hiç kimse kalmamak, ıssızlaşıp sessizleşmek Ben, el ayak çekildikten sonra, odanın kapısını sürmeleyip kitaplarımla baş başa kalmak saatini beklerdim. Y. K. Karaosmanoğlu …
48el ayak çekmek — (bir şeyden) uzaklaşmak, kaybolmak Tarzının, yönteminin piyasadan el ayak çekmek zorunda kalacağını açık seçik kavrıyorsunuz. S. İleri …
49bir ayak önce (veya evvel) — bir an önce Yanımızdan bir ayak evvel kaçmak için içinden yanıyordu. H. E. Adıvar …
50yalın ayak — çıplak ayak …