ayak

  • 11ayak divanı — is., tar. 1) Olağanüstü durumlarda o anda bulunulan yerde padişahın katılmasıyla bir konuyu görüşmek ve karara bağlamak için yapılan toplantı, ayakta toplanan meclis 2) mec. Ayakta yapılan sohbet Yarım saat bir ayak divanı yapılır. Havadan, sudan …

    Çağatay Osmanlı Sözlük

  • 12ayak izi — is. 1) Herhangi bir zemin üzerinde ayağın bıraktığı iz Karda ayak izleri var / Vurulup düştükleri yere kadar. N. Cumalı 2) Bebeklerin kimliklerini belirlemek ve düztaban olup olmadıklarını anlamak için doğar doğmaz alınan iz …

    Çağatay Osmanlı Sözlük

  • 13ayak kirası — is. Ayak teri …

    Çağatay Osmanlı Sözlük

  • 14ayak almak — müz., hlk. ayak, çalınan çalgıya uymak …

    Çağatay Osmanlı Sözlük

  • 15ayak atmak — 1) girmek Kalabalıktan en hoşlanan insan vagona ayak attı mı derhâl bir inziva hastalığına tutulur. R. N. Güntekin 2) ilk kez gitmek …

    Çağatay Osmanlı Sözlük

  • 16ayak basmamak — bir yere hiç uğramamak Tevfik in kızı, kendi evladı gibi büyüttüğüm çocuk, konağa ayak basmıyor. H. E. Adıvar …

    Çağatay Osmanlı Sözlük

  • 17ayak diremek — bir düşünceyi, bir davranışı sonuna kadar sürdürmek, kendi tutumundan şaşmamak İlle seni evine kadar geçireceğim diye ayak diriyor. H. Taner …

    Çağatay Osmanlı Sözlük

  • 18ayak tutmak — hlk. 1) mâni yarışmalarında karşısındakine uyması gereken uyağı vermek Mânicilerden biri gülerler diye bir ayak tutar, ona biri karşılık verir. S. Birsel 2) öncülük etmek 3) söz açmak 4) ileride söylenecek bir söze önceden zemin hazırlamak …

    Çağatay Osmanlı Sözlük

  • 19ayak bileği — is., anat. Baldır kemikleriyle tarak kemikleri arasında bulunan ve yedi kemikten oluşan ayağın arka bölümü …

    Çağatay Osmanlı Sözlük

  • 20ayak hatası — is. Hentbolda top sürerken veya taç atışında yanlış adım atmak …

    Çağatay Osmanlı Sözlük