arkadaşı
41partöner — is., Fr. partenaire Tiyatro, sinema vb. sanat kollarında özellikle başrol oynayan sanatçının rol arkadaşı …
42sırasıyla — zf. Sırası gelince, sırasına dikkat ederek, sıra izleyerek Sonra sırasıyla zayıf, zayıfın arkadaşı ve Salih geldiler. S. F. Abasıyanık …
43silah — is., Ar. silāḥ 1) Savunmak veya saldırmak amacıyla kullanılan araç 2) mec. Savunmak veya saldırmak için kullanılan nesne, etken araç 3) mec. Bir konuda etkili her şey Bir maddi menfaate dayanmayan meselelerde rica ve niyaz en kuvvetli bir… …
44yağmurluk — is., ğu 1) Yağmurdan korunmak için üste giyilen giysi, trençkot ... bu iki Türk, bu iki silah arkadaşı, yağmurluklarının altında yan yana uyudular. M. Ş. Esendal 2) Çadır bezinden yapılan ve yağmurdan korunmaya yarayan örtü Pazarlardaki gölgelik… …
45yoldaş — is. 1) Yol arkadaşı 2) Arkadaş, dost Bizim kadın kimsesizdir, bir can yoldaşı yok. M. Ş. Esendal 3) mec. Ortak bir görüşü benimseyenlerden her biri Birleşik Sözler can yoldaşı kapı yoldaşı …
46memnun etmek — 1) bir kimseyi sevindirmek, ona kıvanç vermek Eski arkadaşı kaybetmemek hepsini memnun ediyor. R. N. Güntekin 2) yüklüce para veya bol bahşiş vermek Birader hafif bir yükümüz var, Aksaray a götürürsen seni memnun ederiz. H. R. Gürpınar …
47poz vermek — resim yaptırmak veya fotoğraf çektirmek için durum almak Tam çizerken bir arkadaşı geliyor, poz veren çocuğun ensesine bir küfür ve bir de şamar yapıştırıyor. B. R. Eyuboğlu …
48sorumlu tutmak — sorumlu saymak, mesul olarak görmek Ben Niyazi yi yahut başka bir arkadaşı sorumlu mu tutardım, lakırtısını bile ettirmezdim. M. Ş. Esendal …
49şehit düşmek (veya olmak) — (biri) ülkesi, ülküsü veya inancı uğrunda savaşırken ölmek Biraz sonra Veysel in arkadaşlarından biri daha şehit oldu. M. Ş. Esendal Arkadaşı, düşmanlarla cenge varır ve şehit düşer. R. Enis …
50vaziyeti kurtarmak — herhangi bir güç durumdan sıyrılmak Karısı ve arkadaşı da bir müddet sustular, galiba bir şeyler düşündüler. Vaziyeti yine genç diplomat kurtardı. R. H. Karay …