alkışlamak
1alkışlamak — i 1) Bir şeyin beğenildiğini, onaylandığını anlatmak için el çırpmak O zaman biz hayranları onu şiddetle alkışlardık. A. İlhan 2) mec. Beğenmek, takdir etmek …
2alkışlamak — alkış etmek, teşvik etmek, dua u sena etmek …
3alkamak — alkışlamak, övmek I, 284 …
4alkaşmak — alkışlamak, alkışta yarış etmek I, 237 …
5alkışlama — is. Alkışlamak işi …
6alkışlayıvermek — i Hiç düşünmeksizin alkışlamak …
7şakşakçı — is., esk. 1) Özellikle tiyatroda oyunu alkışlamak için parayla tutulan kimse 2) mec. Bir kimseyi veya onun yaptığı her şeyi doğru bularak öven ve başkalarına da kabul ettirmeye çalışan kimse, alkışçı, zilli bebek …
8alkış tutmak — 1) topluca el çırparak yüksek sesle yaşa, var ol vb. sözler söyleyerek birini alkışlamak 2) taraftar olmak, belli bir görüşten yana olmak Batıla alkış tutanların karşısına geçip hata eylediğimi yeni yeni öğrenmiş bulunuyorum. S. Ayverdi …
9el çırpmak — 1) alkışlamak, tempo tutmak Bir köylü oturduğu yerde cura çalıyor, birkaç delikanlı etrafında el çırparak ayak vurarak türkü söylüyorlardı. R. N. Güntekin 2) birini çağırmak için ellerini birbirine vurmak …
10ŞABAŞ — f. Alkış etme, alkışlama. Aferin deme. Bir hareketi güzel bulmaktan dolayı alkışlamak veya hediye vermek …