-
1 оставлять
несов.; сов. - оста́витьоста́вь письмо́ на столе́ — mektubu masanın üstüne bırak
оста́вь ве́щи у сосе́да — eşyanı komşuna bırak
у кого́ бы (мне) оста́вить ребёнка? — çocuğumu kime bırakayım / ısmarlayayım?
я, наве́рно, оста́вил чемода́н в ваго́не — bavulu vagonda unutmuşum
кому́ он оста́вил своё иму́щество? — malını kime bıraktı?
оста́вить письмо́ без отве́та — mektubu cevapsız bırakmak
он оста́вил жену́ — karısını bıraktı
оставля́ть следы́ — iz bırakmak
оставля́ть хоро́шее впечатле́ние — iyi bir izlenim bırakmak
оста́вить усы́ — bıyık bırakmak
2) ( задерживать) alıkoymakоста́вить кого-л. на обе́д / обе́дать — yemeğe alıkoymak
оста́вить кого-л. на второ́й год — (sınıfta) bırakmak; döndürmek
3) (сохранять, приберегать) alıkoymak; saklamak; ayırmakоста́вь нам два биле́та — bizim için iki bilet kapat
4) (прекращать, бросать) (vaz)geçmek; el çekmekоста́вь ты э́ту (свою́) привы́чку! — vazgeç sen bu huyundan!
••оста́вить кого-л. в поко́е — rahat bırakmak; kendi haline bırakmak
оста́вить за собо́й пра́во... —......mak hakkını saklı tutmak
не оставля́ть сомне́ния в чём-л. — bir şeyden şüphe bırakmamak
не оставля́ть ме́ста для сомне́ний — şüpheye yer bırakmamak
-
2 задерживать
geciktirmek,alıkoymak; yavaşlatmak; tutuklamak,gözaltına almak* * *несов.; сов. - задержа́ть1) geciktirmek; alıkoymak; eğlendirmekзаде́рживать вы́ход су́дна — geminin (limandan) ayrılmasını geciktirmek
су́дно задержа́ли на дво́е су́ток — gemiyi kırk sekiz saat beklettiler
задержа́ть проти́вника — воен. düşmanı (bir süre için) durdurmak
меня́ задержа́ли — beni alıkoydular / eğlendirdiler
заде́ржан контраба́ндный това́р — kaçak mal tutulmuştur
меня́ задержа́ли дела́ — beni işler eğledi
дожди́ задержа́ли сев — yağmurlar ekimi geciktirdi
2) ( замедлять) yavaşlatmakзаде́рживать шаги́ — adımlarını yavaşlatmak
заде́рживать дыха́ние — soluğunu tutmak
3) ( арестовывать) tutuklamak; yakalamak; göz altına almak -
3 отвлекать
1) çekmekотвлека́ть си́лы проти́вника на себя́ — düşman kuvvetlerini (kendi) üstüne / üzerine çekmek
2) alıkoymak; oyalamak; avutmakотвлека́ть кого-л. от дел — birini işinden alıkoymak
отвлеки́ ребёнка — çocuğu oyala
кни́га отвлекла́ её — kitap onu avuttu
что́бы отвле́чь внима́ние обще́ственного мне́ния... — kamuoyunun dikkatini başka yana çekmek için
-
4 отрывать
I несов.; сов. - оторва́ть1) (пуговицу и т. п.) koparmakоторва́ть переплёт (кни́ги) — kitabın kabını sökmek
2) безл. kapmak; götürmek, uçurmakему́ маши́ной оторва́ло па́лец — makine parmağını kaptı
3) врз ayırmak, koparmakоторва́ть ребёнка от ма́тери — çocuğu abesinden ayırmak / koparmak
отрыва́ть тео́рию от пра́ктики — teoriyi pratikten koparmak
оторва́ть проти́вника от земли́ — спорт. rakibin ayağını yerden kesmek
тема́тика ле́кций была́ ото́рвана от жи́зни — konferans konuları yaşama uzak ve yabancıydı
4) alıkoymakII несов.; сов. - отры́тьотрыва́ть кого-л. от рабо́ты / де́ла — işinden alıkoymak
( откапывать) (kazarak) topraktan çıkarmak••отрыва́ть око́пы — siper kazmak
-
5 останавливать
несов.; сов. - остано́вить1) durdurmak; çevirmek (прохожего, свободное такси и т. п.); yolunu kesmek ( преграждать путь)останови́ть часы́ — шахм. saati durdurmak
2) (завод, стройку и т. п.) tatil etmek3) (кровотечение, боль) dindirmek; kesmek4) ( удерживать) alıkoymakнас ничто́ не остано́вит (на э́том пути́) — hiç bir şey bizi yolumuzdan alıkoyamaz
5) atfetmek; çekmekостанови́ть свой взор на ком-чем-л. — bakışlarını birine, bir şeye atfetmek
останови́ть внима́ние кого-л., на чем-л. — birinin dikkatini bir şeye çekmek
останови́ть свой вы́бор на ком-чем-л. — bir kimsede, bir şeyde karar kılmak
-
6 откладывать
несов.; сов. - отложи́ть1) bir yana koymak; alıkoymak, ayırmakэ́ту кни́гу я отложи́л для вас — bu kitabı sizin için alıkoydum / ayırdım
он откла́дывал де́ньги на ста́рость — ihtiyarlığı için para ayırırdı
2) ertelemek, (arkaya) bırakmak, almakвы́боры отло́жены — seçim ertelendi
отло́женная па́ртия — шахм. ertelenen / askılı oyun
отло́женная пози́ция — шахм. zarf hamlesinden önceki durum
3) биол. yumurtlamakса́мка откла́дывает два-три яйца́ — dişi kuş iki üç yumurta yapar
-
7 приберегать
несов.; сов. - прибере́чьsaklamak, alıkoymak -
8 придерживать
несов.; сов. - придержа́ть1) tutmakприде́рживать шля́пу (руко́й) — şapkasını eliyle tutmak
2) alıkoymak; saklamakпридержи́ э́ту кни́гу для меня́ — bu kitabı benim için alıkoy
-
9 удерживать
tutmak* * *несов.; сов. - удержа́ть1) tutmakодно́й руко́й (ты) его́ не уде́ржишь — onu bir elinle tutamazsın
2) врз tutmak, zaptetmekуде́рживать це́ны на высо́ком у́ровне — fiyatları yüksek tutmak
он не уде́ржа́л ло́шадь — atı zaptedemedi
удержа́ть неприя́теля — düşmanın ilerlemesini engellemek / ilerlemesine imkan vermemek
тебя́ же (си́лой) никто́ не уде́рживает! — seni (zorla) tutan yok ki!
пусть е́дут, их никто́ не уде́рживает — onları tutan yok, gitsinler
он так разошёлся / разбушева́лся, что его́ уже́ никто́ бы не уде́ржа́л — bir azdı, bir azdı ki onu artık hiç kimse zaptedemezdi
3) tutmakуде́ржать что-л. в па́мяти — belleğinde tutmak
уде́рживать предмо́стное укрепле́ние — köprübaşını (elinde) tutmak
пока́ агре́ссор уде́рживает захва́ченные зе́мли,... — saldırgan işgal ettiği toprakları elinde tuttukça...
кома́нда удержа́ла за собо́й пе́рвое ме́сто — takım, birinciliğini kimseye kaptırmadı
4) kesmek; tutmakуде́рживать по пять рубле́й из зарпла́ты — ücretinden / maaşından beşer ruble kesmek
удержа́ть пять рубле́й в счет до́лга — beş rubleyi borcuna (mahsuben) tutmak
5) alıkoymakкак бы нам удержа́ть его́ от э́того де́ла? — ne etsek de onu bu işten alıkoysak?
-
10 удерживаться
tutunmak; ayakta kalmak; kendini tutmak* * *несов.; сов. - удержа́ться1) tutunmakон не удержа́лся на нога́х — ayakları üstünde tutunamadı
2) tutunmak; ayakta kalmak; ayakta durmakудержа́ться у вла́сти — iktidarda tutunmak
уси́лия прави́тельства напра́влены на то, что́бы удержа́ться (у вла́сти) — hükumet ayakta kalmak için çabalar harcamaktadır
он и на э́той рабо́те не удержа́лся — bu işte de tutunamadı / dikiş tutturamadı
3) kendini tutmak, kendini......dan alıkoymakон не удержа́лся от сме́ха — kendini gülmekten alıkoyamadı
я с трудо́м удержа́лся от сме́ха — gülmemek için kendimi zor tuttum
мы не мо́жем удержа́ться от мы́сли, что... —...düşünmekten kendimizi alamıyoruz
я не мог удержа́ться, что́бы не посмотре́ть — bakmaktan kendimi alamadım
См. также в других словарях:
alıkoymak — i 1) Bir süre için bir yerde tutmak Arkadaşım beni yemeğe alıkoydu. 2) den Birini, yapmakta olduğu veya yapmak istediği işten geri tutmak Selim Bey, babamı yemeğinden alıkoyarak mütemadiyen Girit ten bahsediyordu. R. N. Güntekin 3) Ayırıp… … Çağatay Osmanlı Sözlük
faaliyetten alıkoymak — çalışması durdurulmak, çalışmadan alıkonulmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
İ'TİYAK — Alıkoymak, engel olmak, mani olmak … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
alıkoyma — is. Alıkoymak işi … Çağatay Osmanlı Sözlük
çevirmek — i 1) Bir şeyin yönünü değiştirmek Nefes nefese koşan anneme, başını çevirmeden cevap verdi. Y. Z. Ortaç 2) Öteki yüzünü görünür duruma getirmek Sermet defterinin yapraklarını çeviriyordu. Ö. Seyfettin 3) Döndürerek hareket ettirmek Resimleri… … Çağatay Osmanlı Sözlük
faaliyet — is., Ar. faˁāliyyet 1) Çalışkanlık, çalışma, canlılık, hareket İstasyonda bir faaliyet vardı. A. Gündüz 2) İşler durumda olma, etkinlik Birleşik Sözler sosyal faaliyet kulis faaliyeti Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller faaliyet göstermek… … Çağatay Osmanlı Sözlük
hapsetmek — i, e, der, Ar. ḥabs + T. etmek 1) Bir suçluyu hapishaneye koymak 2) Bir yere kapatıp salıvermemek Kediyi odaya hapsetti. 3) Engellemek, sınırlamak 4) de, mec. Bir kimseyi veya bir şeyi boşu boşuna tutmak, alıkoymak Gelirim diye beni akşama kadar… … Çağatay Osmanlı Sözlük
tutmak — i, ar 1) Elde bulundurmak, ele almak Kucağında kundaklı bir çocuk tutuyordu. Ö. Seyfettin 2) Ele geçirmek, yakalamak Evvela bu terbiyesiz köpeği tuttu, bağladı. Ö. Seyfettin 3) Avlamak Dalyan işletiyorum, tuttuğumuz balığı tekrar denize döküyoruz … Çağatay Osmanlı Sözlük
yağlı kuyruk — is., ğu, tkz. 1) Kolayca ve bolca yararlanılabilecek kaynak Bu yağlı kuyruğa herkes bir defa sarılmak, onu kendine çekmek, alıkoymak sevdasında idi.. E. E. Talu 2) Kolayca sömürülecek iş veya kişi … Çağatay Osmanlı Sözlük
esir almak — 1) tutsak etmek 2) alıkoymak, meşgul etmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
işgal etmek — 1) bir yeri ele geçirmek Ertesi gün Kanaltepe Sivrihisar hattını işgal ettik. F. R. Atay 2) işten alıkoymak, oyalamak Buraya geldiğim günden beri beni işgal eden en mühim şey kendimi alıştırmak, ısındırmak cehdidir. Y. K. Karaosmanoğlu 3)… … Çağatay Osmanlı Sözlük