ağırbaşlı

  • 11ağır — sf. 1) Tartıda çok çeken, hafif karşıtı Kurşun ağır bir madendir. Taş yerinde ağırdır. 2) Çapı, boyutları büyük Ağır top. Ağır tank. 3) mec. Değeri çok olan, gösterişli Ağır kıyafeti ile muhite uymayan Canan ın yanında, ne kadar rahat ve sadeydi …

    Çağatay Osmanlı Sözlük

  • 12oturaklı — sf. 1) Sağlam, gösterişli Çoğu dört köşe, kalın, oturaklı olan Arap üslubu minareler o ruhaniliği vermez. R. H. Karay 2) Yerinde sağlam duran 3) Yerinde ve sırasında söylenen, çarpıcı (söz) 4) mec. Saygı uyandıran, ağırbaşlı (kimse) Seçmenleriniz …

    Çağatay Osmanlı Sözlük

  • 13Abdullah Gül — Infobox President name = Abdullah Gül caption = Abdullah Gül (2005) office = President of Turkey term start = 28 August 2007 term end = primeminister = Recep Tayyip Erdoğan predecessor = Ahmet Necdet Sezer office2 = Prime Minister of Turkey… …

    Wikipedia

  • 14Abdullah Gül — (Weltwirtschaftsforum in Davos/27.Januar 2007) Abdullah Gül, GCB [1], GColIH, (* 29. Oktober 1950 in Kayseri) ist ein türkischer Politiker und seit dem 28. August 2007 der 11 …

    Deutsch Wikipedia

  • 15ağırbaşlılık — is., ğı Ağırbaşlı olma durumu, vakar, ciddilik, ciddiyet Sonra olgun yaşına yaraşan bir ağırbaşlılıkla, temkinli temkinli, efendi efendi yoluna devam etti. H. Taner …

    Çağatay Osmanlı Sözlük

  • 16ağırlaşmak — nsz 1) Ağır duruma gelmek 2) Hava sıkıcı ve bunaltıcı bir durum almak, bozulmak Büsbütün ağırlaşmış bir hava içinde nerelerden geçtiğimizi artık fark etmiyorduk. R. N. Güntekin 3) Yavaşlamak Artık yavaş yavaş göçüyor, boyu kısalıyor, teni… …

    Çağatay Osmanlı Sözlük

  • 17arioso — is., müz., İt. arioso Dramatik ve lirik bakımdan yüksek bir anlatım gücü olan ağırbaşlı hava …

    Çağatay Osmanlı Sözlük

  • 18baba adam — is. Yaşlı, ağırbaşlı, iyi yürekli, olgun adam …

    Çağatay Osmanlı Sözlük

  • 19başlı — sf. Başı olan O zaman kırmızı başlı kibritler vardı ya. P. Safa Birleşik Sözler başlı başına ağırbaşlı belli başlı dikbaşlı iki başlı pek ba …

    Çağatay Osmanlı Sözlük

  • 20ciddi — sf., Ar. ciddī 1) Şaka olmayan, gerçek Kısa zamanda yarı şaka, yarı ciddi tenkit edecek kadar yakınlaşmışlardı. T. Buğra 2) Ağırbaşlı Ben onu pek ciddi bir genç olarak tanırım. H. R. Gürpınar 3) Titizlik gösterilen, önem verilen Bu dönemde yazara …

    Çağatay Osmanlı Sözlük