açmak
1açmak — açmak; aramak; fethetmek, I, 163, 354, 358; II, 188; III, 18, 217, 234, 235 karnı acıkmak I, 172, 283 …
2açmak — i, ar 1) Bir şeyi kapalı durumdan açık duruma getirmek Kapıyı açan hizmetçi benim kadın olduğumu anlamadı. S. F. Abasıyanık 2) Bir şeyin kapağını veya örtüsünü kaldırmak Örtüyü açmaya mecburum. R. H. Karay 3) Engeli kaldırmak Karla kapanan yolu… …
3el açmak — 1) dilenmek Oturup kör gibi, namerde el açmak iyi mi? M. A. Ersoy 2) başkasının yardımını isteyecek durumda olmak 3) kâğıt açmak …
4söz açmak — (bir şeyden) bir konu üzerine konuşmaya başlamak, laf açmak Aklıma bu maaş meselesinden bir kere de Ahmet Kerim e söz açmak geldi. Y. K. Karaosmanoğlu …
5ara açmak — dostluğu bozmak, anlaşmazlığa yol açmak …
6avuç (veya el) açmak — 1) dilenmek, para istemek Balo ve kokteyl partisine bir davetiye alabilmek için keselerinin ağzını açmak kifayet etmezse, avuçlarını açarlar. H. Taner 2) yardım istemek …
7celseyi açmak — oturumu açmak Evvela Nihat bir nutukla celseyi açtı. P. Safa …
8çağ açmak — herhangi bir bakımdan öncekilerden farklı olan yeni bir evrensel gidişe yol açmak …
9çanak tutmak (veya açmak) — davranışları veya sözleriyle kötü bir sonuca yol açmak Oh olsun... Vallahi memnun oldum, diyordu. Çanak tuttun. Şunun şurasında rahat sana battı mıydı? R. N. Güntekin …
10defter açmak — 1) para yardımı veya gönüllü toplamaya girişmek 2) hesap açmak, banka cüzdanı vermek 3) mec. bir şeye yeniden başlamak …