-
1 хотеть
istemek,dilemek; canı çekmek; içinden gelmek* * *несов.; сов. - захоте́тьistemek; dilemek;...acağı /...ası gelmek; canı çekmek, canı / keyfi istemek içinden gelmekхоте́ть учи́ться — okumak / öğrenim görmek istemek
хоте́ть хоро́шей жи́зни — iyi yaşamak istemek
хоте́ть ми́ра — barış istemek
хо́чешь ча́ю? - Спаси́бо, не хочу́ — çay içer misin? - Teşekkür ederim, istemiyorum
хочу́ ча́ю — canım çay çekiyor
хочу́ есть — karnım aç
я захоте́л есть — karnım acıktı, acıktım
хочу́ пить — susadım
в э́то вре́мя ребёнок хо́чет спать — bu saatte çocuğun uykusu gelir
поступа́й как хо́чешь — dilediğin gibi / canının istediği gibi davran
вы хоте́ли что-то сказа́ть? — bir şey mi diyecektiniz / söyleyecektiniz?
я э́то и хоте́л спроси́ть — ben de onu soracaktım
он хо́чет домо́й — evine gitmek istiyor
что вы от меня́ хоти́те? — ne istiyorsunuz benden?
что вы э́тим хоти́те сказа́ть? — bunu demekle neyi kastediyorsunuz?
ра́зве тут захо́чешь писа́ть? — öyle olunca yazmak gelir mi insanın içinden?
я хоте́л бы́ло возрази́ть, но... — itiraz edecek oldum, ama...
то́лько я хоте́л бы́ло вы́йти, как... — tam çıkacaktım ki,...
••его, е́сли хоти́те, мо́жно назва́ть геро́ем — isterseniz ona kahraman diyebiliriz
как хоти́те — ( как вам угодно) nasıl isterseniz; ( несмотря ни на что) siz ne derseniz deyin
ищи́ ско́лько хо́чешь, всё равно́ не найдёшь — aradığın kadar ara, bulamazsın gene
поезжа́й куда́ хо́чешь — nereye gitmek istersen oraya git
проси́ (у меня́), что хо́чешь — dile benden ne dilersen
хо́чешь не хо́чешь — ister istemez, çaresiz
-
2 хотеться
несов.; сов. - захоте́ться; безл., см. хотетьмне хо́чется есть — karnım aç
мне захоте́лось есть — açlık duydum
мне хоте́лось есть — karnım acıkmıştı
мне захоте́лось покури́ть — bir sigara içesim geldi
хоте́лось встать и уйти́ — insanın / adamın kalkıp gideceği geliyordu
нам хоте́лось послу́шать хоро́шую пе́сню — canımız iyi bir şarkı çekiyordu
мне не хо́чется сего́дня говори́ть об э́том — bundan sözetmeği içim çekmiyor bugün
ему́ хо́чется домо́й — evine gitmek istiyor
живи́ (так), как тебе́ хо́чется — dilediğin gibi yaşa
он не суме́л написа́ть так, как ему́ хоте́лось — dilediği gibi yazamadı
мне не удало́сь найти́ пальто́ тако́го цве́та, как хоте́лось — istediğim renkte bir palto bulamadım
мне хоте́лось кри́кнуть "Сто́йте! " — "Durun!" diye bağırmak geliyordu içimden
дай тебе́ бог, чего́ (тебе́) хо́чется — Allah ne muradın varsa versin
чего́ же тебе́ (тогда́) хо́чется? — nedir istediğin öyleyse?
чего́ вам хо́чется бо́льше всего́? — en fazla istediğiniz nedir / nelerdir?
тебе́ хо́чется, что́бы он пришёл? — gelmesini istiyor musun? ister misin gelsin?
мне хоте́лось бы / хо́чется подчеркну́ть сле́дующее — şunu vurgulamak isterim
хо́чется ве́рить, что... — insanın... inanacağı geliyor
хоте́лось бы / хо́чется, что́бы... — gönül ister ki,...
-
3 голодный
aç; kıtlık ; kıt* * *1) тж. → сущ., м açголо́дный волк — aç kurt
я го́лоден — karnım aç
мы це́лый день ходи́ли голо́дные — bütün gün aç açına dolaştık durduk
2) ( вызванный голодом)голо́дная смерть — açlıktan ölme / ölüm
голо́дные бо́ли — açlığın neden olduğu ağrılar
3) ( неурожайный) kıtlık °голо́дный год — kıtlık yılı
в голо́дное вре́мя — açlık felaketi sırasında
4) разг. ( скудный) kıtголо́дный паёк — kıt tayın
••на голо́дный желу́док — aç karnına
голо́дной лисе́ все ку́ры сня́тся, голо́дной куме́ хлеб на уме́ — погов. aç tavuk kendini arpa / buğday ambarında sanır
-
4 горло
boğaz,gırtlak* * *с••у меня́ дел по го́рло — işim başımdan aşkın, işten baş alamıyorum
обеща́ниями я сыт по го́рло — vaitlere karnım tok
он по го́рло в долга́х — gırtlağına kadar borcu var
он по го́рло увя́з в э́том боло́те — bu bataklığa boynuna kadar gömüldü
наступа́ть кому-л. на го́рло — birinin gırtlağına basmak
приста́ть с ножо́м к го́рлу — imiğine sarılmak, sıkboğaz etmek
-
5 есть
var,varlar; yemek,içmek; başına kakmak; baş üstüne!* * *I несов.; сов. - съесть1) yemek; içmek (суп, компот)мне хо́чется есть — karnım aç, acıktım
мя́са он не ест — et yemez
он (вообще́) ма́ло / пло́хо ест — boğazsızdır
он съел всё подчисту́ю — hepsini sömürdü
она́ не ест, не пьёт (с горя и т. п.) — yemekten içmekten kesildi
2) (о насекомых, грызунах, ржавчине, едких веществах) yemek3) тк. несов. ( раздражать) yakmakдым ел глаза́ — dumandan gözler yanıyordu
4) перен., прост. ( попрекать) başına kakmak••есть чей-л. хлеб — birinin ekmeğini yemek
II наст. вр. гл. бытьесть чужо́й хлеб — başkasının sırtından geçinmek
1) в соч. перев. аффиксами сказуемостиа кто ты (тако́й) есть?! — sen nesin ki!
есть о чём говори́ть! — lafı mı olur!
2) → сказ. ( имеется) varне зна́ю, есть ли у него́ вре́мя — vakti olup olmadığını bilmiyorum
III межд.вре́мя ещё есть (не упущено) — vakti geçmedi henüz
( ответ на команду) baş üstüne! -
6 наедаться
несов.; сов. - нае́сться1) ( досыта) (karnı) doymakя нае́лся — karnım doydu, doydum
2) (есть что-л. в большом количестве) bol bol yemek -
7 хватить
сов.1) см. хватать 4)хвати́ть по рю́мочке — birer tane yuvarlamak
хвати́ть ли́шнего — fazla kaçırmak
3) перен., разг. ( испытать) çekmekхвати́ть го́ря через край — çekmediği dert kalmamak
4) прост. ( ударить) indirmek; vurmakхвати́ть чем-л. о́б пол — bir şeyi yere çalmak
5) в соч., безл.хва́тит! — разг. yeter (artık); paydos!
хвати́ть с меня́ обеща́ний — vaitlere karnım tok!
-
8 чертовски
dehşetli,müthiş* * *прост.dehşetli, müthişя черто́вски уста́л — dehşetli yoruldum
я черто́вски го́лоден — karnım zil çalıyor
он черто́вски хитёр — şeytan zekâlıdır
См. также в других словарях:
ekşi yemedim ki karnım ağrısın — çiğ yemedim ki karnım ağrısın … Çağatay Osmanlı Sözlük
tıngır elek tıngır saç, elim hamur karnım aç — çalışmalarımla başkalarına yarar sağlıyorum ancak bundan kendim yararlanmıyorum anlamında kullanılan bir söz … Çağatay Osmanlı Sözlük
çiğ yemedim ki karnım ağrısın — suç işlemedim ki korkayım anlamında kullanılan bir söz … Çağatay Osmanlı Sözlük
çiğ — sf. 1) Pişmemiş veya az pişmiş 2) Gözü rahatsız eden, göze batan (renk, ışık) Koca Mustafapaşa daki berber Selim in aynası karşısında çiğ renkleri buna benzeyen çok süslü bir resim asılıydı. R. H. Karay 3) mec. Yersiz ve yakışıksız Bu, benim gibi … Çağatay Osmanlı Sözlük
ekşi — sf. 1) Sirke veya limon tadında olan 2) is. Bu tadı veren şey Bu yemeğin ekşisi fazla kaçmış. 3) mec. Uygunsuz, yakışıksız Bu ekşi sözler, bu dik bakışlar, tabii hiç hoşlarına gitmedi. H. Taner Birleşik Sözler ekşi elma ekşi kiraz ekşikulak … Çağatay Osmanlı Sözlük
karın — is., rnı 1) İnsan ve hayvanlarda gövdenin kaburga kenarlarından kasıklara kadar olan ön bölgesi Şuursuz bir acele ile mahmuzlarını atının karnına vurdu. Ö. Seyfettin 2) Döl yatağı, rahim Fakat karnındaki çocuk da bu insanüstü erkeğin bir… … Çağatay Osmanlı Sözlük
piyaz — is., Far. piyāz 1) Haşlanmış kuru fasulyenin üzerine ince doğranmış, tuzla ovulmuş soğan ve maydanoz katıldıktan sonra zeytinyağı, sirke dökülerek yapılan fasulye salatası 2) Kebap, ızgara köfte, balık vb.nin yanına katılan, ince doğranmış ve… … Çağatay Osmanlı Sözlük
tıngır — is. 1) Metal bir nesne sert bir yüzeye düştüğü zaman çıkan ses 2) sf. Parasız, züğürt 3) sf. Boş 4) argo Para Tıngırın varsa uçlan dedi. S. F. Abasıyanık Birleşik Sözler tıngır mıngır tıngır tıngır tıngırı yolunda Atasözü, Deyim ve Birleşik… … Çağatay Osmanlı Sözlük
atın ölümü arpadan olsun — çok sevilen bir şey yapılırken veya sevilen bir yiyecek yenilirken sonuç kötü de olsa katlanılacağını anlatan bir söz Karnım doydu ama gözüm doymadı der, atın ölümü arpadan olsun da der; yer bir tatlı daha ... Z. Selimoğlu … Çağatay Osmanlı Sözlük