öğretmen

  • 61hoca — is., din b., Far. ḫvāce 1) Müslümanlıkta din görevlisi 2) Öğretmen Edebiyat hocasıyken talebeme bu nesir sanatından bir defa bahsetmiştim. F. R. Atay 3) mec. Akıl öğreten, öğüt veren kimse 4) esk. Medresede öğrenim gören sarıklı, cübbeli din… …

    Çağatay Osmanlı Sözlük

  • 62mantıkçı — is. 1) Mantık bilimiyle uğraşan kimse 2) Kesin ve sağlam bir yönteme göre akıl yürüten kimse 3) Mantık derslerini veren öğretmen …

    Çağatay Osmanlı Sözlük

  • 63muallim — is., esk., Ar. muˁallim Öğretmen Birleşik Sözler başmuallim …

    Çağatay Osmanlı Sözlük

  • 64muallime — is., esk., Ar. muˁallime Bayan öğretmen Zavallı muallime bir heyecan numunesi gösteriyordu. S. F. Abasıyanık …

    Çağatay Osmanlı Sözlük

  • 65muit — is., di, esk., Ar. muˁīd Okullarda çocukları çalıştırmakla görevli kimse, öğretmen yardımcısı …

    Çağatay Osmanlı Sözlük

  • 66müderris — is., esk., Ar. muderris 1) Ders veren, profesör 2) Medresede veya camide öğretmen …

    Çağatay Osmanlı Sözlük

  • 67oynaş — is. Aralarında toplumca hoş karşılanmayan ilişkiler bulunan kadın veya erkekten her biri Bu da öğretmen gibi; gözü işte, aklı oynaşta! M. Ş. Esendal …

    Çağatay Osmanlı Sözlük

  • 68örümcekli — sf. 1) Örümcek ağlarıyla kaplanmış, örümcek bağlamış 2) mec. Eskimiş, modası geçmiş, köhne, çağ dışı Bu genç öğretmen, annemin asri dediği birçok şeylerine köhne, örümcekli dedi. H. E. Adıvar Birleşik Sözler kafası örümcekli …

    Çağatay Osmanlı Sözlük

  • 69rehber — is., Far. rehber 1) Kılavuz 2) mec. Birinin doğruyu bulmasına yardımcı olan, yol gösteren kimse veya şey, delil Ben bunları düşünürken rehberim eliyle bir büyük bina gösterdi. R. H. Karay Birleşik Sözler rehber öğretmen adres rehberi şehir… …

    Çağatay Osmanlı Sözlük

  • 70sıfırcı — is., argo Derslerde, öğrencilere çok sıfır veren öğretmen …

    Çağatay Osmanlı Sözlük