çok yorgun
1yorgun düşmek — çok yorulmak, bitkin duruma gelmek Ben de uykusuzluktan yorgun düşmek üzereyim, yatacağım. R. H. Karay …
2yorgun argın — zf. Çok yorulmuş, gücü kalmamış olarak Üç bin kadar zayıf, soluk ve üstü başı yıpranmış Türk çocuğu, yorgun argın önümüzden geçtiler. F. R. Atay …
3hoşaf gibi — çok yorgun …
4canı burnunda olmak — çok yorgun ve bezgin olmak …
5turşu gibi olmak — çok yorgun düşmek …
6dökülmek — nsz 1) Dökme işi yapılmak veya dökme işine konu olmak Tepesinden saçları bir hayli dökülmüştü. S. F. Abasıyanık 2) Kumaş dökümlü olmak 3) Bir işi, bir konuyu ele alış biçiminde değişiklik olmak 4) e Düşmek Bizim motor ikiye bölünüp suya… …
7leş gibi — 1) çok pis (yer) 2) rahatsız edici, ağır (koku) 3) tembel veya çok yorgun …
8pelte gibi — 1) çok gevşek 2) çok yorgun …
9aygın baygın — sf. 1) Güçsüz, çok yorgun, bitkin 2) Duyguda ölçüyü kaçırmış Fani bir iz bırakmış burda yatmışsa kimler / Aygın baygın mâniler, açık saçık resimler. F. N. Çamlıbel 3) Kendinden geçercesine âşık, vurgun O zaten ötekine aygın baygın. A. Rasim …
10bitkin — sf. Gücü tükenmiş olan, çok yorgun, argın, aygın Kalbinden vurulmuş gibi kendini cansız, bitkin bir vaziyette koltuğa atmıştı. A. Ş. Hisar …