-
1 акцент
м1) лингв. vurgu2) aksan, şiveон говори́т с акце́нтом — aksanı / şivesi bozuk
он говори́т с неме́цким акце́нтом — şivesi / dili Almancaya çalıyor
••де́лать акце́нт на чём-л. — см. акцентировать 2)
-
2 бить
vurmak,dövmek; dayak atmak,yumruk atmak,tekme atmak,tekmelemek* * *несов.; сов. - поби́ть, проби́ть, разби́ть1) тк. несов. vurmak; dövmekбить по мячу́ — topa vurmak
бить по воро́там — спорт. şut çekmek / atmak
бить штрафно́й (уда́р) — спорт. ceza vuruşu çekmek
бить кры́льями (о птице) — kanat çırpmak
бить в дверь кулако́м — kapıyı yumruklamak
(здесь) бьёт то́ком — elektrik çarpıyor
во́лны би́ли о бе́рег — dalgalar kıyıyı dövüyordu
в лицо́ (мне) бьёт ре́зкий ве́тер — sert bir rüzgar yüzüme çarpıyor
2) сов. поби́ть dövmek, dayak atmak; yumruk atmak, yumruklamak ( кулаками); tekme atmak, tekmelemek ( ногами); kamçılamak ( плетью)кто тебя́ поби́л? — seni döven kim?
3) тк. несов. vurmak; kesmekбить за́йца — tavşan vurmak
бить скот(и́ну) — hayvan kesmek
бить ры́бу острого́й — zıpkınla balık vurmak
4) тк. несов. dövmek; vurmakбить без про́маха (об охотнике и т. п.) — her attığını vurmak
бить ми́мо це́ли — hedefe isabet ettirememek
бить из ору́дий по око́пам — siperleri dövmek
би́ли зени́тки — uçaksavarlar ateş ediyordu
5) тк. несов. ( об оружии)на ско́лько ме́тров бьёт э́тот пистоле́т? — bu tabancanın atımı kaç metre?
6) сов. разби́ть (посуду, стекла) kırmakразби́ть стака́н — bardağı kırmak
7) тк. несов. vurmakбить в бараба́н — davul vurmak / dövmek
бить в ко́локол — çan çalmak
8) сов. проби́тьбить трево́гу — alarm işareti vermek
про́би́ли отбо́й / вече́рнюю зо́рю — yat borusu öttü
9) сов. проби́ть çalmakбьёт оди́ннадцать — saat on biri çalıyor
про́би́л его́ после́дний час — son saati çaldı
когда́ про́бил час тяжёлых испыта́ний — ağır sınavlar zamanı gelip çatınca
10) тк. несов. fışkırmakиз пробурённой сква́жины бьёт нефть — açılan kuyudan petrol fışkırıyor
11) сов. поби́ть kırmakбить слона́ — шахм. fili düşürmek / almak
поби́ть реко́рд — rekoru kırmak
12) тк. несов. tir tir titremekеё би́ло сло́вно в лихора́дке — sıtma nöbetine tutulmuş gibiydi
бить врага́ — düşmanı tepelemek
••бить себя́ (кулако́м) в грудь — göğsünü yumruklamak
бить по чьим-л. интере́сам — (birinin) çıkarına dokunmak
э́то бьёт по карма́ну — keseye zarardır
бить в глаза́ — göze batmak
-
3 чертовски
dehşetli,müthiş* * *прост.dehşetli, müthişя черто́вски уста́л — dehşetli yoruldum
я черто́вски го́лоден — karnım zil çalıyor
он черто́вски хитёр — şeytan zekâlıdır
См. также в других словарях:
Translations of Frère Jacques — The song Frère Jacques is well known in English speaking countries in both its French and English forms. Many other translations and versions exist; some are an exact structural match to the French version, while others vary in the details to… … Wikipedia
Çetin Altan — (* 22. Juni 1927 in Istanbul) ist ein türkischer Schriftsteller und Publizist. Er war von 1965 bis 1969 als Vertreter der Türkiye İşçi Partisi, der Arbeiterpartei der Türkei, Mitglied des türkischen Parlaments. Auf literarischem Gebiet erlangte… … Deutsch Wikipedia
itfaiye — is., Ar. iṭfāˀiyye 1) Yangın söndürme kuruluşu 2) İtfaiye aracı İtfaiyelerin çanları çalıyor, sirenleri ötüyordu. Ç. Altan Birleşik Sözler itfaiye aracı … Çağatay Osmanlı Sözlük
plak — is., ğı, Fr. plaque 1) Sesleri kaydetmek ve kaydedilen sesleri yeniden pikap veya gramofonda dinlemek amacıyla hazırlanan plastik daire biçiminde yaprak Tamburi Cemil Bey çalıyor eski plakta. Y. K. Beyatlı 2) Metal nesne, plaka Birleşik Sözler… … Çağatay Osmanlı Sözlük
rumba — is., Fr. rumba 1) Küba dan Amerika ve Avrupa ya yayılan bir dans 2) Bu dansın müziği Caz o yıl çok yayılan bir rumbayı çalıyor. N. Cumalı … Çağatay Osmanlı Sözlük
tamburi — is., Ar. ṭanbūrī Tambur çalan kimse Zihnim bu şehirden, bu devirden çok uzakta / Tamburi Cemil Bey çalıyor eski plakta. Y. K. Beyatlı … Çağatay Osmanlı Sözlük
zilli maşa — is. 1) Uçlarına zil takılmış maşa biçiminde bir çalgı Tefler, dümbelekler, zilli maşalar arasında komşu kızın udu çalıyor, Gülsüm kanto söylüyordu. R. N. Güntekin 2) sf., mec. Edepsiz, şirret … Çağatay Osmanlı Sözlük
tasnif etmek — bölümlemek, sınıflamak Her akşam bana saatlerce ut çalıyor, gevezelik ediyor, komşu kızlarını tasnif ediyor. A. Gündüz … Çağatay Osmanlı Sözlük
el çırpmak — 1) alkışlamak, tempo tutmak Bir köylü oturduğu yerde cura çalıyor, birkaç delikanlı etrafında el çırparak ayak vurarak türkü söylüyorlardı. R. N. Güntekin 2) birini çağırmak için ellerini birbirine vurmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
yerden yere çalmak — çok hırpalamak Bir oyunu belli ölçülere göre değil, ne olduğu belli olmayan kendi beğenisine göre yerden yere çalıyor. N. Meriç … Çağatay Osmanlı Sözlük
her telden çalmak — 1) her çeşit işi yapabilir durumda olmak 2) birçok konuda bilgisi olmak Senin anlayacağın, her telden çalıyor benim çocuklar. A. Kulin … Çağatay Osmanlı Sözlük