çıkagelmek
1çıkagelmek — nsz Beklenmedik bir zamanda gelmek Hey gidi Miralay Ferit, hiç değişmez, çıkınında biraz üzüm, biraz incir, ağzında acı tatlı türlü savaş anısı, böyle çıkagelir. A. İlhan …
2çıkagelme — is. Çıkagelmek işi …
3damlamak — e 1) Damla durumunda tane tane düşmek Örtüye yağ damlamış. 2) nsz İçindekini damla damla akıtmak Musluk damlıyor. 3) nsz, e, mec. Bir yere çağrılmadan, çekinmeden gitmek, çıkagelmek Herkes yattıktan sonra şu fıstık ağacının altına damla. P. Safa… …
4sökmek — i, er 1) Bir şeyi bulunduğu yerden kuvvet kullanarak veya gevşeterek çıkarmak, çekip ayırmak Bu çoban öyle güçlü görünüyor ki şu yandaki ağacı kavrasa dibinden söker götürür. Y. Kemal 2) Kurulmuş bir şeyi parçalarına ayırmak Makineyi sökmek. 3)… …
5üstüne gelmek — (bir şeyin) bir şey yapılırken veya konuşulurken çıkagelmek …