çıkık
1çıkık — is., ğı 1) Bir kemik veya organın yerinden çıkmış olması Kolunda çıkık var. 2) sf. Yerinden çıkmış (kemik veya organ) 3) sf. Çıkıntısı olan Bu adam, elli beş, altmış yaşlarında, boynu biraz yana çarpılmış, çıkık alınlı, çökük yanaklı, kara kuru… …
2çikik — nokta II, 107bkz: çekik …
3çıkğuk — çıkık, hal, sakat …
4CEBİRE — Çıkık veya kırık olan bir uzva sarılan tahtalar …
5cebire — is., esk., Ar. cebīre Kırık ve çıkık kemikleri yerinde tutmak için kullanılan tahta, mukavva veya tenekeden yapılmış, üzeri sargıyla kaplanan levha, süyek, koaptör …
6çarpılmak — nsz 1) Çarpma işine konu olmak 2) e Çarpık duruma gelmek Bu adam, elli beş, altmış yaşlarında, boynu biraz yana çarpılmış, çıkık alınlı, çökük yanaklı, kara kuru bir ihtiyardı. R. N. Güntekin 3) mec. Çalınmak, soyulmak 4) mec. Aldatılmak 5) mec.… …
7çıkıklık — is., ğı Çıkık olma durumu …
8dışbükey — sf., fiz., mat. Yüzeyi tümsek, çıkık ve şişkin olan, tümsekli, muhaddep, konveks Dışbükey mercek. Dışbükey ayna …
9dişlek — sf., ği 1) Dişleri dışarıya doğru çıkık olan (kimse) Kız, hafifçe dişlektir, gülünce belli olur. R. H. Karay 2) mec. Sözünü geçiren, istediğini yaptırabilen (kimse) Hacı Resul e gelince Çatalkaya nın ve başka köylerin en dişlek kodamanıydı.… …
10fırlak — sf., ğı Dışarı doğru fırlamış, çıkmış, çıkık Alt dudağını bıyığının içine geçirmiş, gözleri fırlak, sanki bir timsaha bakıyordu.. F. R. Atay …