à-n-äkla

  • 101kül rengi — is. 1) Odunun yanmasıyla oluşan, külün akla kara arasındaki rengi, gri Dağlar kül rengi bir aydınlığın içinde kapkara yükseliyorlardı. T. Buğra 2) sf. Bu renkte olan Birleşik Sözler kül rengi et sineği …

    Çağatay Osmanlı Sözlük

  • 102makul — sf., lü, Ar. maˁḳūl 1) Akla uygun, akıllıca Makul bir düşünce. 2) Akıllıca iş gören, mantıklı Makul bir adam. 3) Belirli Tutuklanan kişilerin makul süre içinde yargılanmayı ... isteme hakları vardır. Anayasa 4) mec. Aşırı olmayan, uygun,… …

    Çağatay Osmanlı Sözlük

  • 103mantıklı — sf. 1) Mantığa uygun, akla uygun, mantıksal, mantıki Mantıklı söz. 2) Mantığa uygun davranan Mantıklı adam …

    Çağatay Osmanlı Sözlük

  • 104mantıksız — sf. 1) Mantığa, akla aykırı olan Şuuru yerinde bir adam için bu sevinç mantıksız ve çirkindir. R. H. Karay 2) Mantığa uygun davranmayan Mantıksız adam …

    Çağatay Osmanlı Sözlük

  • 105psikolojik — sf., ği, ruh b., Fr. psychologique 1) Ruh bilimsel 2) Ruhsal Kısacası, kişnemeyişinin psikolojik olduğu kadar birtakım akla yakın fizyolojik sebepleri de vardı. H. Taner Birleşik Sözler psikolojik savaş …

    Çağatay Osmanlı Sözlük

  • 106rasyonalizasyon — is., Fr. rationalisation Ussallaştırma, akla dayattırma …

    Çağatay Osmanlı Sözlük

  • 107rasyonel — sf., Fr. rationnel Akla uygun, aklın kurallarına dayanan, ölçülü, ussal, hesaplı Rasyonel bir çalışma. Birleşik Sözler rasyonel sayı …

    Çağatay Osmanlı Sözlük

  • 108rivayet — is., Ar. rivāyet 1) Söylenti O, yanıma oturarak kara haberlerden, kötü rivayetlerden bahsetti. F. R. Atay 2) Bir olay, bir haber veya sözü nakletme Rivayete göre, iğrenç, akla gelmez uğursuzluklar işlemişler. R. H. Karay Birleşik Sözler rivayet… …

    Çağatay Osmanlı Sözlük

  • 109sağduyu — is. 1) Doğru, akla uygun yargılar verme yeteneği, aklıselim, hissiselim Bu halk çocuğunun, sağduyusu, temiz bir yüreği, yiğitliği ve hepsiyle beraber saflığı vardır. F. R. Atay 2) fel. Doğru ile yanlışı birbirinden ayırma ve doğru yargılama gücü …

    Çağatay Osmanlı Sözlük

  • 110seçmek — i, er 1) Benzerleri arasında hoşa gideni seçip almak veya yararlanmak için ayırmak Ben bu kitabı seçtim. 2) Birine oy vererek bir göreve getirmek Biz sizi başkanlığa seçtik. 3) Üstün, iyi, uygun bularak yeğlemek Benim ne akla hizmet edip de… …

    Çağatay Osmanlı Sözlük