(yakalamak)
1yakalamak — i 1) Bir kimseyi veya bir şeyi elle tutmak Üç ince dalı birleştirerek sıkıca yakaladım. R. H. Karay 2) Kaçan kimseyi ele geçirmek, derdest etmek 3) Bir kimsenin gitmesini engellemek, durdurmak Bu defa Tevfik i dükkânın kapısında yakaladılar, aynı …
2zayıf yerinden yakalamak — güçsüz, eksik ve yanlış bir tutum ve davranışı yüzünden zor durumda bırakmak Kendisini en zayıf yerinden yakalamak istediğinden şüphelenir gibi. R. N. Güntekin …
3gagasından yakalamak — bir kimseyi karşı koyamayacak duruma getirmek …
4kelepir yakalamak — bir şeyi çok ucuza almak …
5kıskıvrak yakalamak (veya bağlamak) — 1) kurtulamayacak veya çözülemeyecek biçimde tutmak, sımsıkı tutmak 2) mec. tamamen etkisi altında kalmak, bir şeyle sürekli meşgul olmak Amma yalnız bu olmadı, benim muhayyilemi kıskıvrak bağlayan şey, bir başka tecrübe daha ömrüm boyunca beni… …
6can damarından yakalamak — 1) konuya en önemli yerinden yaklaşmak 2) birinin en zayıf noktasından yararlanmak …
7frikik yakalamak — argo bilerek veya bilmeyerek gereğinden fazla açılmış olan göğüs, bacak gibi vücudun belirli bölümlerini görmek …
8çağı yakalamak — çağın gerektirdiği gelişmişlik düzeyine ulaşmak …
9yalanını yakalamak (veya tutmak) — bir kimsenin yalan söylediğini anlamak Yalanını yakalamış gibi başını salladı. Ya o mukaddes sular? Onlara ne diyeceksiniz azizim? Ö. Seyfettin …
10burnundan yakalamak — (birini) birini yönetimi altına almak, kaçamak bulamayacağı duruma getirmek Muhasebe ile defter tutma işlerini de üzerine aldığından milleti burnundan yakalamıştı. T. Dursun K …