(ödevi)
1asker — is., Ar. ˁasker 1) Orduda görev yapan erden generale kadar herkes 2) Askerlik görevi veya ödevi Askere gitmek. Askerden dönmek. 3) Er 4) sf. Topluluk düzenine saygısı olan, disiplinli Asker adam. 5) sf. Yurdun korunması yolunda iyi dövüşmesini… …
2düşmek — e, er 1) Yer çekiminin etkisiyle boşlukta, yukarıdan aşağıya inmek Havada uçan kuş vurulmuş gibi birdenbire sokağa düşüyor. R. N. Güntekin 2) den Durduğu, bulunduğu, tutunduğu yerden ayrılarak veya dayanağını, dengesini yitirerek yukarıdan… …
3oynatmak — i 1) Oynamasını sağlamak Bir curcuna havası söyledi ve salondakilerin hepsini oynattı. P. Safa 2) Kımıldamasına yol açmak Elindeki kamçıyı oynatarak güneş altında yanan ovalarda gözlerini gezdirdi. M. Ş. Esendal 3) nsz Herhangi bir canlıya… …
4vazifesiz — sf. Ödevi, görevi olmayan …
5velilik — is., ği Veli olma durumu, velinin görev ve ödevi, velayet …
6yedek subay — is., ask. Askerliği meslek olarak seçmediği hâlde, yurt ödevi için kanunlara göre belli bir süre orduda subay olarak çalışan kimse Harbiye Mektebinde ilk talim gören yedek subaylar arasında idim. F. R. Atay …
7muaf tutmak — bir ödevi, bir görevi bağışlamak, ayrıcalık tanımak …
8ders yapmak — 1) sınıfta belli bir programa bağlı olarak herhangi bir konuyu işlemek 2) sınıfta verilen ödevi daha sonra yapmak …
9bir mıh bir nal kurtarır, bir nal bir at kurtarır — herhangi bir olayı, bir işi, bir ödevi küçümsememek, önemle ele almak gerekir anlamında kullanılan bir söz …
10odéva — e ž (ẹ̑) knjiž. obleka, oblačilo: vrhnja odeva; ženska v nelepi odevi / spreminjanje odeve …
- 1
- 2