yere
1Yere — Yere, Fluß, so v.w. Yare …
2yere — tu·yere; yere; liv·yere; …
3yère — bru·yère; gru·yère; …
4Yère — ière, yère nf aire de battage Aude …
5yere çalmak — yere atmak, yere fırlatmak Yakalayıp radyoyu yere çalasım geldi. H. Taner …
6yere yığılmak — yere düşmek Bu kadar insanın, bu kadar alçağın gözü önünde yere yığılmak istemiyordu. O. Pamuk …
7yere doğrulum — is., bit. b. Yere yönelim …
8yere yönelim — is., bit. b. Bitkilerde kök ve sapların, yer çekimi etkisi ile belli bir doğrultu almaları özelliği, yere doğrulum, jeotropizma …
9yere geçmek — çok utanmak Hakkı Celis utancından yere geçiyordu. Y. K. Karaosmanoğlu …
10yere göğe koymamak — nasıl ağırlayacağını, nasıl memnun edeceğini bilmemek, çok önem vermek Bunun için Necla ile Ayşe onu yere göğe koymuyor enişte diye pervane gibi etrafında dönüyorlar. R. N. Güntekin …