serpmek
1serpmek — i, er 1) Bir şeyi dağılacak biçimde dökmek, saçmak 2) Belli bir yere dağılacak biçimde dökmek Buzlarını atıp karabiberlerini serptikten sonra kadehleri iyice karıştırdım. N. Cumalı 3) nsz Yağmur veya kar azar azar, ince ince yağmak, serpiştirmek… …
2ümit serpmek — umutlandırmak Emine ile aralarını bulmaya çalışacağını söyledi, delikanlının gönlüne biraz ümit serptikten sonra çekildi gitti. H. E. Adıvar …
3yüreğine su serpmek — bir kimseyi kaygı sebebinin ortadan kalkmasıyla veya yeniden umut verecek bir haberle ferahlatmak Bizim nesil sözü, Selma Hanım ın yüreğine biraz su serpti. Y. K. Karaosmanoğlu …
4REŞŞ — Serpmek, püskürtmek. * Serpinti, serpintili yağmur, çisilti …
5serpiştirmek — i, e 1) Yağmur veya kar azar azar, ince ince yağmak, serpmek Serpiştiriyordu kar soğuk gece yarısı. B. Necatigil 2) Gelişigüzel serpmek …
6biberlemek — i Biber serpmek, biber katmak …
7dökmek — i, er 1) Sıvı veya tane durumunda olan şeyleri bulundukları kaptan başka bir yere boşaltmak İhtiyar karısı pırıl pırıl kalaylı maşrapa ile ona su dökecek. S. F. Abasıyanık 2) Belli bir yere boşaltmak Sigara tablasını dökmek. 3) Akıtmak, düşürmek… …
8ekmek — 1. i, er 1) Bir bitkiyi üretmek için toprağa tohum atmak veya gömmek 2) Toprağı ekip biçmek için kullanmak Ancak senede otuz dönüm ekebiliyor. M. Ş. Esendal 3) e Serpmek Yemeğe biber ekmek. 4) mec. Bir şeyin başlamasına yol açacak sebepleri… …
9gülabdan — is., esk., Far. gul + ābdān Gül suyu serpmek için kullanılan, ağzı emzikli, armut biçiminde küçük kap …
10kükürtlemek — i, kim. Toz kükürt serpmek …