sallamak
1sallamak — i 1) Düzenli bir biçimde ve hep aynı doğrultuda hareket ettirmek Sen yine anahtarını çıkar, salla, eğlendir. H. E. Adıvar 2) Uydurmak, kafadan atmak 3) Sarsmak 4) mec. Beklenmedik bir başarı kazanmak Seçimlerde Ankara yı salladı. 5) mec. Zor… …
2kafa sallamak — 1) ikaz etmek için başını iki yana veya öne arkaya hafifçe eğmek 2) baş sallamak 3) doğru veya yanlış her şeye evet demek …
3beşiğini sallamak — çocukluğundan veya çok eskiden tanımak, büyümesine hizmet etmek …
4kavuk sallamak — (birine) bir kimseye yaranmak için onun söz veya davranışlarını uygun bulmak, onaylamak Boş bulundun, oğlum, hiç olmazsa bir iki saat kavuk sallayacaksın. M. Ş. Esendal …
5pala çalmak (veya sallamak) — uğraşmak, didinmek, çabalamak Üstelik gazetecilikte de yıllarca pala çaldı. M. Ş. Esendal …
6direksiyon sallamak — argo motorlu taşıt kullanmak …
7kaşık sallamak — yemek yemek Gençler tarhana aşına kaşık salladılar. N. Araz …
8kuyruk sallamak — yaltaklanmak Gül gibi yavrusunu bırakıp da evlenecekmiş. Kuyruk sallaya sallaya oğlumu öldürttü. Y. Kemal …
9mendil sallamak — birini uzaktan mendil sallayarak selamlamak veya uğurlamak Arabalar yaklaşıyor, mendil sallayalım mı? A. Gündüz …
10kılıç sallamak — kılıç ile dövüşmek, düşman üzerine kılıçla saldırmak …