-
1 Siki
-
2 siki
-
3 камыш
siki -
4 подробно
sīki [jo sīki] -
5 рысца
sīki riksīši, sīki rikši -
6 мелкая рысь
sīki rikši, sīks riksītis -
7 мелко
sīki, sīkos gabaliņos, smalki; sekli; sekls -
8 муравчатый
sīki punktots -
9 крепко обнимать
sıkı sarılmak -
10 тесное сотрудничество
sıkı işbirliği -
11 глаз
siki, sik -
12 строгий
1) sert, sıkıстро́гий учи́тель — sert bir hoca
стро́гий оте́ц — sert bir baba
стро́гий команди́р — sert / sıkı bir kumandan
2) sıkı, sert; şiddetliстро́гое предупрежде́ние — sıkı bir uyarı
стро́гое наказа́ние — sert / şiddetli bir ceza
стро́гое обраще́ние с детьми́ — çocuklara karşı sert davranma
он получи́л стро́гое воспита́ние — sıkı bir eğitim / terbiye görmüştü
приня́ть стро́гие ме́ры — sıkı önlemler almak
лицо́ у неё стро́гое — sert yüzlüdür
лицо́ у неё ста́ло ещё бо́лее стро́гим — yüzü daha da sertleşti
в обстано́вке стро́гой секре́тности — büyük bir gizlilik içinde
стро́гая дисципли́на — sıkı disiplin
3) sıkı, sertстро́гая дие́та — sıkı perhiz
стро́гий контро́ль — sıkı denetim
стро́гие зако́ны — sert kanunlar
стро́гие пра́вила — sıkı kurallar
стро́гий прика́з — sıkı bir emir
стро́гие ограниче́ния — sert kısıtlamalar
стро́гое соблюде́ние догово́ров и соглаше́ний — antlaşma ve anlaşmalara titizlikle uyma / uyulma
4) sertстро́гие нра́вы и обы́чаи — sert örf ve adetler
челове́к стро́гих пра́вил — ahlak kurallarına sımsıkı bağlı bir adam
-
13 строго
1) sıkı / sert biçimde, sert sertстро́го предупреди́ть кого-л. — birine sıkı bir uyarıda bulunmak
стро́го контроли́ровать что-л. — sıkı biçimde denetlemek, sıkı bir kontrol altında tutmak
он стро́го посмотре́л на меня́ — bana sert sert baktı
он бу́дет стро́го нака́зан — şiddetle cezalandırılacaktır
2) titizlikle; kesinlikleстро́го соблюда́ть но́рмы мора́ли — ahlak kurallarına sımsıkı bağlı kalmak
стро́го сле́довать пла́ну — plana kesinlikle uymak
стро́го соблюда́ть контра́кт — sözleşmeye titizlikle uymak
••стро́го воспреща́ется — şiddetle yasaktır
стро́г-на́строго — sıkı sıkı(ya)
-
14 тесный
dar; sıkışık; yakın,sıkı* * *1) врз darте́сный прохо́д — dar geçit
те́сная кварти́ра — dar daire
те́сное пальто́ — dar palto
пиджа́к, те́сный в та́лии — beli sıkı bir ceket
2) sıkışıkшли те́сными ряда́ми — sıkışık saflar halinde yürünüyordu
3) перен. sıkı, yakınте́сное сотру́дничество — sıkı işbirliği
установи́ть те́сные свя́зи с... —... ile sıkı bağlar kurmak
-
15 туго
sıkıca,sıkı* * *1) нареч. sıkı, sıkıcaту́го натяну́ть что-л. — bir şeyi iyice germek
ту́го затяну́ть по́яс — kemerini sıkıca sıkmak
ту́го завя́занный га́лстук — sıkı(ca) bağlanmış kravat
ту́го наби́тая поду́шка — sıkı doldurulmuş yastık
ту́го наби́ть мешо́к — çuvalı sıkı doldurmak
2) в соч., → сказ., разг.с деньга́ми бы́ло ту́го — para sıkıntısı çekiliyordu
в про́шлом ме́сяце нам ту́го пришло́сь (с деньга́ми) — geçen ay sıkıştık
е́сли тебе́ бу́дет ту́го... — sıkıya gelirsen...
-
16 тугой
tıkız,sıkı; katı* * *1) sıkı, tıkızтуго́й тюк — sıkı / tıkız balya / denk
туго́й воротничо́к — sıkı yaka
2) katıтуго́й лук — katı yay
туга́я струна́ — iyice gerilmiş tel
••туг на́ ухо — (kulağı) ağır işitir
-
17 жёсткий
sert,katı; sıkı,sert* * *1) sert; katıжёсткое мя́со — sert et
жёсткий матра́ц — sert şilte
жёсткие черты́ лица́ — перен. sert yüz çizgileri
жёсткий ве́тер — перен. sert bir rüzgar
жёсткие слова́ — перен. katı / sert söz(ler)
жёсткий хара́ктер — sert tabiat
2) перен. katı; sıkı; sertжёсткий прика́з — sıkı bir emir
жёсткое пра́вило — katı bir kural
жёсткие зако́ны — sert kanunlar
жёсткие ме́ры — katı / sert önlemler
жёсткие ограниче́ния — katı sınırlamalar
заня́ть жёсткую пози́цию — katı / rijit bir tutum almak / takınmak
заня́ть бо́лее жёсткую пози́цию — daha sert tutum almak
••жёсткая вода́ — sert / acı su
-
18 крепко
sağlam; sıkıкре́пко сло́женный — sağlam yapılı
кре́пко сжа́тые гу́бы — sımsıkı kenetli dudaklar
он (вообще́) спит кре́пко — uykusu derindir
он кре́пко спал — derin uykuya dalmıştı
держи́ кре́пко, не выпуска́й (из рук)! — sıkı tut, bırakma!
кре́пко завяза́ть / привяза́ть — sıkı(ca) bağlamak
он кре́пко пожа́л мне ру́ку — elimi kuvvetle sıktı
-
19 строгость
жsertlik; şiddet; sıkı olma / oluşстро́гость наказа́ния — cezanın şiddeti
стро́гость при́нятых мер — alınan önlemlerin sıkı olması
стро́гость на́шего дире́ктора — müdürümüzün sertliği
он воспи́тывает сы́на в стро́гости — oğlunun eğitimini sıkı tutuyor
-
20 тесно
sıkışık,sıkı sıkıya* * *1) нареч. sıkışık (durumda); sıkı sıkıyaсиде́ть те́сно — sıkışık oturmak
дере́вья бы́ли поса́жены о́чень те́сно — ağaçlar çok sık dikilmişti
э́тот вопро́с те́сно свя́зан с... — bu sorun...a sıkı sıkıya / çok yakından bağlıdır
2) безл. сказ. dar(dır)здесь о́чень те́сно — burası çok dar
на́шей семье́ в э́той кварти́ре те́сно — bu daire ailemize dar geliyor
в трамва́е бы́ло о́чень те́сно — tramvaydaki yolcular sımsıkışık durumdaydı
См. также в других словарях:
siki — {{/stl 13}}{{stl 8}}rz. nmos, blp, D. sikików, pot. {{/stl 8}}{{stl 20}} {{/stl 20}}{{stl 12}}1. {{/stl 12}}{{stl 7}} mocz :Wynieść nocnik, basen z sikami. {{/stl 7}}{{stl 20}} {{/stl 20}}{{stl 12}}2. {{/stl 12}}{{stl 7}} słaba herbata : {{/stl… … Langenscheidt Polski wyjaśnień
sıkı — sf. 1) Dar Sıkı bir kemer. 2) İyice sıkıştırılmış, doldurulmuş, tıkız, gevşek olmayan Sıkı bir denk. 3) Zorlu, güçlü ve etkili En sıkı ve katı bir merkeziyet sistemi, bugün diğer faaliyet merkezlerini bloke edebilir. B. Felek 4) Dikkatli, titiz… … Çağatay Osmanlı Sözlük
siki — pot. Siki świętej (panny) Weroniki «o słabej herbacie»: (...) co to za siki świętej Weroniki, dolej jeszcze esencji, nie żałuj. Roz bezp 1999 … Słownik frazeologiczny
šiki bizdi — šikì bizdì interj., šìki bìzdi žr. šiku bizdu. ◊ šikì bizdì mìltai (mìltų) Rm 1. apie skubotą, prastą darbą: Nieko iš tavo darbo neišeis – šikì bizdì mìltai Slm. 2. apie subruzdimą, susirūpinimą: Ateis kas nors – ir bus šìki bìzdi… … Dictionary of the Lithuanian Language
sıkı sıkı — sf. İyice Daima sıkı sıkı kapalı demir kepenkler işlerini göremez hâle geliyorlardı. T. Buğra … Çağatay Osmanlı Sözlük
sıkı sıkıya — zf. 1) Çok sıkı olarak, sımsıkı Bekçiyi sıkı sıkıya bağlayarak ötede hendeğin içine bıraktılar. M. Ş. Esendal 2) İyice Biçimler sonsuz ve ölümsüzdür ama maddeye sıkı sıkıya bağlıdırlar. A. Erhat … Çağatay Osmanlı Sözlük
sıkı fıkılık — is., ğı Sıkı fıkı olma durumu Devlet ileri gelenleriyle hoş geçinmek alışkanlığında olduğundan sıkı fıkılık politikası güdermiş. S. Birsel … Çağatay Osmanlı Sözlük
sıkı ağızlı — sf. Gizli kalması gereken şeyleri başkasına söylemeyen, sır tutabilen, ketum Bir şey var ana ama sen babamdan daha sıkı ağızlısın, ölsen söylemezsin. Y. Kemal … Çağatay Osmanlı Sözlük
sıkı fıkı — sf. 1) Birbiriyle çok samimi Bu arada birçok bakan, senatör ve milletvekiliyle de sıkı fıkı dostluk kurmuştu. H. Taner 2) zf. Çok samimi bir biçimde … Çağatay Osmanlı Sözlük
sıkı tutmak — 1) önem vermek İşini sıkı tut. 2) sürekli olarak denetlemek, kontrol altında bulundurmak 3) bir işte disiplinli olmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
siki — blp, D. sikików wulg. «mocz» … Słownik języka polskiego