kenar
1kenar — is., Far. kenār 1) Bir şeyin, bir yerin bitiş kısmı veya yakını, kıyı, yaka O sırada karşı taraçadaki kadın elinde pirinç tası olduğu hâlde taraçanın kenarına kadar geldi. O. V. Kanık 2) Bir şeyi çevreleyen çizgi 3) Pervaz, çizgi, antika, baskı… …
2kenâr — (F.) [ رﺎﻨﮐ ] 1. kıyı. 2. kenar, yan …
3kenar mahalle — is. Şehrin merkezinden uzak ve çoğu kültürsüz, görgüsüz ve fakir halkın oturduğu semt, kenar semt Misafirliğe, sabah kahvesi içmeye giden kenar mahalle kadınlarının fincan dibinde kalmış telveyi de ekseriya kaşlarına sürmeleri âdetti. R. H. Karay …
4kenar semt — is. Kenar mahalle O zaman kenar semtlerin meşhur türkülerinden biri şu idi. O. C. Kaygılı …
5kenar atışı — is., sp. Hentbolda oyun alanından çıkan topu kenar çizgisinden oyuna sokma atışı …
6kenar suyu — is. Kenar süslemesi …
7kenar gezmek — bir şeyden uzaklaşmış olmak Kenar gezme dolan yâr gel içeri / Bize mihman olan yâr gel içeri. Halk türküsü …
8kenar — kainer …
9KENAR — f. Çevre, kıyı, Sâhil, deniz kıyısı. * Köşe, uç. * Son, nihâyet. * Çember. * Etrâfı çevrilen şey. * Kucaklama. Kucağa alma …
10kenar bobini — is. Kâğıtçılıkta üretimin maksimum makine genişliğinde olmasını sağlayabilmek için ana bobinlerin yanında üretilen dar, tekrar hamurlaştırmanın dışında kullanıma imkân sağlayacak genişlikteki bobin …