kapılmak
71nevri dönmek — belli etmemeye çalıştığı bir öfkeye kapılmak, çok sinirlenmek Halit in tavrını beğenmemişti. Herifin birdenbire nevri dönmüştü. S. F. Abasıyanık …
72şafak atmak — 1) (birinde) birden önemli bir durumla karşı karşıya olduğunu anlamak 2) (birinde) öfkelenmek Kapıyı kapatınca bende şafak attı. B. Felek 3) (birinde) korku ve telaşa kapılmak …
73vesveseye düşmek — kuruntuya kapılmak …
74âleme dalmak — 1) çevre ile ilgisini kesip iç dünyasına kapanmak Hayalperest kendi âlemine dalmışken uyanmasına imkân yoktur. S. F. Abasıyanık 2) eğlenceye, zevküsefaya kapılmak …
75endişeye düşmek — tasaya kapılmak, kaygılanmak Asıl bu bakımdan endişeye düşerek yalnız beni çağırmakla kalmamış... Y. K. Karaosmanoğlu …
76tasa etmek — üzülmek, kaygıya kapılmak …
77tepesi atmak — birdenbire öfkeye kapılmak, öfkelenmek O sırada babalığını anımsıyordu kötü bir düşü anımsarcasına ve kızgınlıktan tepesi atıyordu. M. Uyguner …
78zehapta bulunmak — vesveseye kapılmak, kuruntu içinde olmak Kim bilir ne taraflara yorar, ne zehaplarda bulunur? S. M. Alus …
79merhamete gelmek — acıma duygusuna kapılmak …
80tebdili şaşmak — ne yapacağını bilememek, telaşa kapılmak Haydar ın kılıcını görenin tebdili şaşar. Y. Kemal …