kızarmak
1kızarmak — II, 77, 163bkz: kızıl ermek …
2kızarmak — nsz 1) Kırmızı veya ona yakın bir renk almak Nihat, yüzü kızarmış, alçak sesle söylendi. P. Safa 2) Bazı sebze ve meyveler olgunlaşmaya başlamak, olgunlaşmak Domatesler kızardı. 3) Utanç, öfke vb. duyguların etkisiyle, kanın yüze hücumu sonucu… …
3gözlerinin içine kadar kızarmak — utancından yüzü çok kızarmak …
4yüzü kızarmak — utanmak Boynundan bir kese çıkardı fakat içine bakmadan ani bir fikirle yüzü kızardı. H. E. Adıvar …
5kulaklarına kadar kızarmak — çok utanmak …
6kızıl ermek — kızarmak II, 163bkz: kızarmak …
7isirğanmak — kızarmak, utanmak, hararetli olmak, hicab etmek …
8İHMİRAR — Kızarmak. Kızıllık. * Kızıl hastalığı …
9gözleri kan çanağına dönmek (veya kanlanmak) — 1) uykusuzluk, yorgunluk, ağlama vb. sebeplerle gözleri çok kızarmak Kerem in kusacağı geliyordu. Gözleri kan çanağına dönmüştü. Y. Kemal 2) sinirden, öfkeden, hiddetten gözleri irileşmek ve kızarmak …
10alarmak — nsz 1) Kızarmak 2) Ala renkli duruma gelmek …