iç doldurmak
1doldurmak — i 1) Dolmasını sağlamak, dolu duruma getirmek Fazla eşyasını acele acele valize doldurdu. R. H. Karay 2) Araç deposunu akaryakıtla tamamen dolu duruma getirmek 3) nsz Ateşli silahların içine mermi sürmek İki tabanca getirdiler, takır takır… …
2donuna etmek (veya kaçırmak veya doldurmak veya yapmak) — 1) küçük veya büyük abdestini donuna etmek 2) mec. çok korkmak …
3tıka basa doldurmak — doldururken çok bastırıp sıkıştırmak …
4bant doldurmak — bir banda ses kaydetmek …
5çile çıkarmak (veya doldurmak) — sıkıntılı bir işin veya bir durumun sona ermesini beklemek Yirmi beş senedir Beykoz daki o tekke gibi evde çile dolduruyorum. R. N. Güntekin …
6yağmur yağarken küpünü doldurmak — kazanç fırsatı varken ondan yararlanarak para veya mal edinmek …
7koltuğu doldurmak — aldığı görevi tam olarak başarabilecek yetenekte bulunmak Ercüment, memurluk hayatında her oturduğu koltuğu doldurmuş... Y. Z. Ortaç …
8küpünü doldurmak — eline fırsat geçmişken çokça para biriktirmek Hamiyetini bu felsefeye uydurarak küplerini doldurmayı bilenler bu memlekette bolluk içinde yaşarlar. H. R. Gürpınar …
9cebini doldurmak — karşılaştığı elverişli durumlardan yararlanarak bol para kazanmak Dünyayı bir tüketim çılgınlığına itip ceplerini doldurmuşlardı. H. Taner …
10karnını doldurmak — 1) çok yemek yemek 2) argo gebe kalmak …