gezdirmek
1gezdirmek — i 1) Birinin gezmesini sağlamak, dolaştırmak Kendisini seven, gezdiren büyük kızlar, ona abla kokusunu vermişlerdi. O. C. Kaygılı 2) Tanıtmak amacıyla dolaştırmak Konuklara Ankara yı gezdirdi. 3) e, nsz Bir şeyi başka bir şeyin üzerinde… …
2gönül gezdirmek — hlk. seçmek için aklından birçok şey geçirmek …
3göz gezdirmek — 1) derinlemesine incelemeden okumak Masanın üstünde bir başka gazete var. Biraz evvel ona göz gezdirdiğim zaman birbiri ardı sıra üç havadis görmüştüm. R. N. Güntekin 2) bir yeri, bir şeyi çabucak incelemek …
4kezitmek — gezdirmek II, 306 …
5bakınmak — nsz, e 1) Bakma işi yapılmak, çevreye göz gezdirmek, araştırmak Şaşkın şaşkın etrafıma bakınırken rehberim beni otele soktu. R. H. Karay 2) hlk. Muayene olmak …
6gezdirme — is. Gezdirmek işi …
7gönül — is., nlü 1) Sevgi, istek, düşünüş, anma, hatır vb. kalpte oluşan duyguların kaynağı Gönüllerin birbirine kaynaştığı o günler millî bayramlarımızdan biriydi. O. S. Orhon 2) mec. İstek, arzu Okumaya gönlün var mı? Birleşik Sözler gönül avcısı gönül …
8göz — is., anat. 1) Görme organı 2) Bazı deyimlerde, görme ve bakma Gözden geçirmek. Gözden kaybolmak. Göz önünde. Gözü keskin. 3) Bakış, görüş Bu sefer alacaklı gözüyle baktım. 4) Suyun topraktan kaynadığı yer, kaynak Asıl felaket bu pınara sırt… …
9okşamak — i 1) Sevgi, şefkat belirtisi olarak elini bir şeyin üzerinde yavaş yavaş gezdirmek veya ona hafifçe vurmak Oğlan kızın yanına geldi, saçlarını okşuyor. H. Taner 2) nsz, mec. Hafifçe dövmek Bir gün hani bir huysuzluk ettiği zaman, al eline, biraz… …
10ovmak — ar 1) Bir şeyin üzerine bastırarak el gezdirmek Şakaklarını, bileklerini kolonya ile ovdum. S. M. Alus 2) Bir yere bir şeyi kuvvetle sürterek temizlemek Tencereyi ovmak. Tahtaları ovmak …
- 1
- 2