dolmak
1dolmak — nsz, ar 1) Dolu duruma gelmek 2) Bitkiler olgunlaşmak, erginleşmek Gök ekini biçer gibi!.. Başaklar daha dolmadan. T. Buğra 3) Bir yere iyice yayılmak, kaplamak Oda sigara dumanı dolmuştu. S. F. Abasıyanık 4) Bir yerde pek çok eşya veya kimse… …
2miadı dolmak — bir şeyin kullanım süresi bitmek, eskimek …
3çilesi dolmak — esk. 1) derviş ve tarikat ehli, sadece dua ve ibadetle geçirmeleri gereken süreyi tamamlayarak çileden çıkmak 2) üzücü ve sıkıntılı bir durumdan kurtulmak …
4pabucuna kum dolmak — pabucuna taş kaçmak …
5zamanı dolmak — bir iş için ayrılan süre sona ermek …
6burnuna karıncalar dolmak — ölmek Bundan sonra müteahhit eline çay verenin burnuna karıncalar dolsun! A. Dino …
7günü dolmak — 1) önceden belirlenmiş bir süreyi tamamlamak 2) ömrünü tamamlamak, eceli gelmek Benim tavukların günü daha dolmamışsa suçlu olan ben miyim? Z. Selimoğlu 3) hamilelikte çocuğun olması gereken süreyi tamamlamak, doldurmak …
8kulakları dolmak — aynı şeyi dinlemekten usanmak …
9gözleri dolmak (veya dolu dolu olmak) — ağlayacak kadar duygulanmak Bu insanlık karşısında Fasarya nın gözleri dolu dolu olmuş, utanmasa hüngür hüngür ağlayacakmış orada. H. Taner …
10tolmak — dolmak …