boğaz
11Boğaz — Bo|ğaz [türk. bɔ: az] der; , <aus türk. boğaz »Kehle, Hals, Schlund«> Mündung, Meerenge (in türk. Ortsnamen) …
12Bogaz Pension — (Канаккале,Турция) Категория отеля: Адрес: Kemalpasa Mah. Tekke Sok. No: 38, 17100 Ка …
13boğaz olmak — 1) boğazı ağrımak Çocukluğumdan beri sık sık boğaz olurdum. B. Felek 2) imrenmekten boğazı şişmek Fazla imrendiriyorsun insanı, boğaz olacağız. S. F. Abasıyanık …
14boğaz meselesi — is. Yeme içme gereksinimi Gönül meselesi ile boğaz meselesi mühim şeylerdir. S. F. Abasıyanık …
15boğaz tokluğuna — zf. Ücret verilmeden, yalnız karnını doyurarak Şefika, ihtiyar olduğu için bu evde boğaz tokluğuna çalışıyordu. M. C. Kuntay …
16boğaz boğaza gelmek — zorlu kavga etmek Birbiriyle boğaz boğaza gelen okul çocuklarını, Samet in varlığı bugünlerde tek bir vücut gibi bir araya toplayabilirdi. H. E. Adıvar …
17boğaz — imik …
18boğaz derdi — is. 1) Geçim için uğraşma 2) Yemek pişirme, hazırlama sıkıntıları …
19boğaz kavgası — is. Geçim için yapılan didinme …
20boğaz açmak — ağaçların dibini kazarak toprağı kabartmak …