bakımsız
1bakımsız — sf. Özen gösterilmemiş, bakılmamış Kasaba eski zamanlarda kaldırımsız, bakımsızdı. S. F. Abasıyanık …
2zebil olmak — bakımsız …
3saçı başı birbirine karışmak — bakımsız olmak Matmazelin saçı başı birbirine karışmıştı. S. F. Abasıyanık …
4insan eli değmemiş (veya dokunmamış) — bakımsız kalmış yer …
5kepaze — bakımsız , çirkin …
6aç biilaç — zf. Sürekli aç ve bakımsız olarak Babaları öldü, zavallı çocuklar aç biilaç kaldılar …
7argın — sf. 1) Yorgun, zayıf, bitkin Bir beyaz taycağız bakımsız, argın. Ö. Seyfettin 2) Beceriksiz Birleşik Sözler yorgun argın …
8bakımsızlık — is., ğı Bakımsız olma, terk edilme, yüzüstü bırakılma durumu Bakımsızlıklarla göçüp gitmiş bir cihan / Mevsimler soğumuş, sular azalmış. F. H. Dağlarca …
9berbat — sf., Far. berbād 1) Kötü Eskisinden daha berbat, iyileşmek ne gezer. M. A. Ersoy 2) Bozuk Yol berbat, toz toprak üstümüze savruluyor. S. M. Alus 3) Çirkin, beğenilmeyen Sanatta politika ne kadar berbatsa politikada sanat da o kadar iğrenç olur. B …
10berduş — is., Far. berdūş 1) Başıboş, serseri kimse Serseriler, berduşlar, kopuklar başlarını masalara dayayarak sabahlar burada. S. Birsel 2) sf. Pis, bozuk, bakımsız Bir büyük mü büyük hangar, bir dağınık berduş yatak... Ç. Altan …