alacalı

  • 21alaca bulaca — sf. Alacalı bulacalı …

    Çağatay Osmanlı Sözlük

  • 22alacalık — is., ğı 1) Alacalı olma durumu 2) hay. b. Renkli ve renksiz kılların bütün vücutta düzenli biçimde dağılmayarak büyük ve küçük parçalar hâlinde birleşmesiyle meydana gelen bir at donu …

    Çağatay Osmanlı Sözlük

  • 23alakarga — is., hay. b. 1) Kargagillerden, iri gövdeli, ötücü, tüyleri alacalı bir kuş türü, kestane kargası (Garrulus glandarius) 2) hlk. Saksağan …

    Çağatay Osmanlı Sözlük

  • 24çapar — 1. is., hlk. Takadan büyük, baş ve kıç tarafı yukarı kalkık bir çeşit Karadeniz kayığı 2. is., esk. 1) Postacı, ulak 2) sf. Benekli, alacalı (hayvan ve bitki) 3) sf. Akşın 4) hlk. Çiçek bozuğu yüz …

    Çağatay Osmanlı Sözlük

  • 25kareli — sf. Karelere bölünmüş, üstünde kareleri olan, damalı, satrançlı Oğlanlar, alacalı bulacalı kareli gömlekler giymişlerdi. H. Taner …

    Çağatay Osmanlı Sözlük

  • 26Kırkağaç kavunu — is., bit. b. Kabuğu alacalı sarı renkte olan bir tür kavun …

    Çağatay Osmanlı Sözlük

  • 27köşe — is., Far. gūşe 1) Birbirini kesen iki çizginin, iki düzlemin oluşturduğu açı, zaviye Kutunun sivri köşesi. 2) İki duvarın birleştiği girintili veya çıkıntılı yer Seniha Hanım parmağını odanın köşesine uzattı. P. Safa 3) İki sokağın veya caddenin… …

    Çağatay Osmanlı Sözlük

  • 28mine çiçeği — is., bit. b. 1) Mine çiçeğigillerden, yaprakları karşılıklı ve oymalı, çiçekleri başak durumunda alacalı, mavi veya menekşe renginde, sapı dört köşeli olan güzel kokulu bir bitki (Verbena) 2) Bu bitkinin çiçeği …

    Çağatay Osmanlı Sözlük

  • 29soyka — 1. is., hay. b., Bulg. Tüyleri alacalı, küçük bir karga türü 2. is., hlk. Ölünün üzerinden çıkan giysi …

    Çağatay Osmanlı Sözlük

  • 30abraş — (A.) [ شﺮﺑا ] alacalı …

    Osmanli Türkçesİ sözlüğü