Перевод: с русского на все языки

со всех языков на русский

Bilmiyorum

  • 1 Я не знаю

    Bilmiyorum[б'ильмиёрум]

    Русско-турецкий разговорник > Я не знаю

  • 2 ли

    зна́ет ли он об э́том? — (acaba) bundan haberi var mı?

    (уж) не бо́лен ли ты? — hasta olmayasın?

    уж не уе́хал ли он? — gitmiş olmasın?

    не ты ли возража́л? — itiraz eden sen değil miydin?

    не сходи́ть ли нам в кино́? — sinemaya gitsek mi?

    э́то ли не насме́шка! — bu alay değil de nedir?

    ма́ло ли она́ натерпе́лась! — onun çektikleri az mı ki!

    я не зна́ю, пришёл ли он — gelip gelmediğini bilmiyorum; geldi mi gelmedi mi (onu) bilmiyorum

    Русско-турецкий словарь > ли

  • 3 где

    nerede
    * * *
    нареч.
    1) вопр. nerede; hani

    где же обе́щанная (тобо́й) кни́га? — hani vadettiğin kitap

    где они́, былые деньки́? — nerede o günler?

    а вы где бы́ли? — тж. перен. ya siz neredeydiniz?

    где ты собира́ла э́ти цветы́? — bu çiçekleri nereden topladın?

    2) места burada, burası

    вот где оши́бка — yanlış burada işte

    у меня́ вот где боли́т — buram ağrıyor

    у тебя́ здесь есть где останови́ться? — burada kalacağın yer var mı?

    3) неопр. bir yerde

    а уви́дишь где, сра́зу сообщи́ — bir yerde görsen derhal haber ver

    4) относ. nerede

    я не зна́ю, где он — nerede olduğunu / bulunduğunu bilmiyorum

    где бы он ни́ был — nerede olursa olsun

    где..., где... — kimi yerde..., kimi yerde...

    где мно́го бы́ло грибо́в, где о́чень ма́ло — kimi yerde çok, kimi yerde pek az mantar vardı

    там, где нет лесо́в... — orman olmayan yerlerde...

    там, где он прошёл... — geçtiği yerlerde...

    города́, где сосредото́чена промы́шленность — sanayin temerküz ettiği şehirler

    о́бщество, где госпо́дствует ча́стная со́бственность — özel mülkiyetin egemen olduğu toplum

    рестора́н, где мо́жно дёшево пое́сть — ucuza karın doyurulacak lokanta

    5) в соч., частицы

    где там / уж! — ne mümkün!

    где уж нам! — ne haddimize!; geçti bizden bu işler! (т.е. поздно по возрасту)

    где ему́ с тобо́й тяга́ться! — seninle boy ölçüşmek onun ne haddine!

    где ему́ други́х учи́ть, когда́ он и са́м-то не зна́ет — kendisi bilmez, nerede kaldı ki başkasına öğretsin

    где ему́ бы́ло знать, что... —...dığını nereden bilsindi

    где ему́ поня́ть?! — onda anlayacak kafa nerede?!

    я стара́лся сдержа́ться, но где там?! — kendimi tutmaya çalışıyordum, ama eldemi?!

    ••

    где попа́ло — rasgele yerde

    где он то́лько не́ был — gitmediği yer kalmadı

    Русско-турецкий словарь > где

  • 4 догадываться

    tahmin etmek,
    sezmek,
    akıl etmek
    * * *
    несов.; сов. - догада́ться
    tahmin etmek; sezinlemek; sezmek; akıl etmek

    я не зна́ю, но дога́дываюсь — bilmiyorum ama tahmin ederim

    я дога́дывался, что э́то не так — bunun böyle olmadığını seziyordum

    он догада́лся вы́ключить во́ду — musluğu kapatmayı akıl etti

    Русско-турецкий словарь > догадываться

  • 5 есть

    var,
    varlar; yemek,
    içmek; başına kakmak; baş üstüne!
    * * *
    I несов.; сов. - съесть
    1) yemek; içmek (суп, компот)

    мне хо́чется есть — karnım aç, acıktım

    мя́са он не ест — et yemez

    он (вообще́) ма́ло / пло́хо ест — boğazsızdır

    он съел всё подчисту́ю — hepsini sömürdü

    она́ не ест, не пьёт (с горя и т. п.)yemekten içmekten kesildi

    2) (о насекомых, грызунах, ржавчине, едких веществах) yemek
    3) тк. несов. ( раздражать) yakmak

    дым ел глаза́ — dumandan gözler yanıyordu

    4) перен., прост. ( попрекать) başına kakmak
    ••

    есть чей-л. хлеб — birinin ekmeğini yemek

    есть чужо́й хлеб — başkasının sırtından geçinmek

    II наст. вр. гл. быть
    1) в соч. перев. аффиксами сказуемости

    а кто ты (тако́й) есть?! — sen nesin ki!

    есть о чём говори́ть! — lafı mı olur!

    2) → сказ. ( имеется) var

    не зна́ю, есть ли у него́ вре́мя — vakti olup olmadığını bilmiyorum

    вре́мя ещё есть (не упущено)vakti geçmedi henüz

    III межд.

    Русско-турецкий словарь > есть

  • 6 предыстория

    ж
    tarih öncesi; evveliyat

    предысто́рия челове́чества — insanlığın tarih öncesi

    я не зна́ю предысто́рии э́того де́ла — bu işin evveliyatını bilmiyorum

    Русско-турецкий словарь > предыстория

  • 7 тоже

    da
    * * *
    da

    он то́же уе́хал — o da gitti

    я то́же не зна́ю — benim de haberim yok, ben de bilmiyorum

    Русско-турецкий словарь > тоже

См. также в других словарях:

  • NEMİDANEM — Bilmiyorum …   Yeni Lügat Türkçe Sözlük

  • nembenk — bilmiyorum …   Beypazari ağzindan sözcükler

  • LAEDRÎ — Bilmiyorum. (Eski zamanda şüpheci olup hiç bir şeye inanamıyan sofestailere Lâ edriye denirdi. Septisizm. (Bak: Sofizm …   Yeni Lügat Türkçe Sözlük

  • ağırlaştırıcı — is. Ağırlaşmasını sağlayan nesne Böyle bir suç işlendiğinde, aşkın ağırlaştırıcı nedenleri ne kadar hafifletici neden sayılır, bilmiyorum. M. Mungan …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • baygınlık — is., ğı 1) Baygın olma durumu 2) tıp Duyumların durması, kan dolaşımının ve solunum görevlerinin duraklaması, vücudun kımıldanamaması vb. fizyolojik aksamalarla beliren kendinden geçme durumu Baygınlığım ne kadar sürdü bilmiyorum. A. Gündüz… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • bıktırmak — i Bıkmasına yol açmak, bıkkınlık vermek, usandırmak Bilmiyorum fakat bu Müfit meselesi beni bıktırdı. P. Safa …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • bükmek — i, er 1) Sertçe çevirmek, kıvırmak Bu kez onu sürmeden olduğu yerde büküp altına aldı. S. Birsel 2) nsz Birkaç tel ipliği burarak sarmak İpek bükmek. 3) Eğmek Olur der gibi başını büktü. Çelik halatı büktü. 4) Katlamak Büktüğüm yeri kaybetmişim,… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • dirilmek — nsz 1) Güçlenip canlanmak Bir bardak suyu içince dirildi. 2) Bitki solmuş, pörsümüş durumdayken yeniden canlılık kazanmak, diri duruma gelmek 3) Hasta yeniden sağlığını kazanmak, iyileşmek 4) Öldüğü sanılan şey canlılık kazanmak Masal bu, ölüyken …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • kriz — is., tıp, Fr. crise 1) Bir organda birdenbire ortaya çıkan fizyolojik bozukluk, akse Krizler sıkıştırdığı zaman özel kliniklerde yatmaya gidiyordu. Ç. Altan 2) Bir kimsenin yaşamında görülen ruhsal bunalım 3) Bir şeyin çok kıt bulunması durumu 4) …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • nasıl — zf., T. ne + Ar. aṣl 1) Bir işin ne biçimde, hangi yolla olduğunu belirtmek için kullanılan bir söz Ben dudaklarımın ucuna gelen bir suali nasıl sorduğumu, niçin sorduğumu bilmiyorum. S. F. Abasıyanık 2) Bir hareketin yapılış biçimine duyulan… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • sapsarı — is. 1) Çok sarı veya her yanı sarı Yüzüm de sapsarı mı, kâğıt gibi beyaz mı? Bilmiyorum, aynaya bakmaktan çekiniyorum. R. H. Karay 2) sf. Bu renkte olan Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller …   Çağatay Osmanlı Sözlük

Поделиться ссылкой на выделенное

Прямая ссылка:
Нажмите правой клавишей мыши и выберите «Копировать ссылку»