ışık almak

  • 1almak — i, ır 1) Bir şeyi elle veya başka bir araçla tutarak bulunduğu yerden ayırmak, kaldırmak Sağ elinin çevik bir hareketiyle başındaki tülbendi çekip aldı. N. Cumalı 2) i, den Bir şeyi veya kimseyi bulunduğu yerden ayırmak Çocuğu okuldan aldı. 3)… …

    Çağatay Osmanlı Sözlük

  • 2göz kamaştırmak (veya almak) — 1) kuvvetli ışık veya parlaklık, kısa bir zaman için görüşü bulandırmak 2) mec. bir niteliğiyle hayran bırakmak O sıralar Avrupa da bir büyük piyano ustası gözleri kamaştırıyordu. N. Nadi …

    Çağatay Osmanlı Sözlük

  • 3soluk — 1. is., ğu 1) Akciğerlere çekilen, akciğerlerden atılan hava, nefes Kalp gitgide hafiflemekteydi ve soluklarda hafif bir hışıltı başlamıştı. R. N. Güntekin 2) Ciğerlere hava alıp verme 3) mec. Tarz Gençler dergimize yeni bir soluk getirdiler.… …

    Çağatay Osmanlı Sözlük

  • 4yansımak — nsz 1) Işık dalgaları yansıtıcı bir yüzeye çarparak yön değiştirmek, aksetmek Düz ve parlak yüzeylere çarpan ışık yansır. 2) Yer almak Gazeteye yansıyan haber ağızdan ağıza geçerken açıklığını hemen hemen tamamen kaybetmiştir. Halikarnas… …

    Çağatay Osmanlı Sözlük

  • 5ateş — is., Far. āteş 1) Yanıcı cisimlerin tutuşmasıyla beliren ısı ve ışık, od, nâr Uygarlık ateşten doğmuştur. 2) Tutuşmuş olan cisim 3) Isıtmak, pişirmek için kullanılan yer veya araç Yemeği ateşten indirdim. 4) Patlayıcı silahların atılması Top… …

    Çağatay Osmanlı Sözlük

  • 6hız — is. 1) Çabukluk, sürat Hikâyede baştan sona kadar hareket ve hız olmalıdır. F. R. Atay 2) Bir hareketten doğan güç, şiddet Yağmur şimdi hızını daha da arttırmıştı. H. Taner 3) Çaba, güç, gayret, takat 4) fiz. Alınan yolun harcanan zamana oranı,… …

    Çağatay Osmanlı Sözlük

  • 7flaş — is., Fr. flash 1) Fotoğraf çekiminde ışık yeterli olmadığında bir görüntüyü net almak için kullanılan çok kısa süreli ve güçlü parıltı 2) Fotoğraf çekiminde güçlü parıltıya gereksinim duyulduğunda kullanılan lamba 3) sf., mec. İletişimde… …

    Çağatay Osmanlı Sözlük

  • 8kaynak — is., ğı 1) Bir suyun çıktığı yer, kaynarca, pınar, memba, göz Sonra yavaşça kaynağa doğru eğildi. Y. K. Karaosmanoğlu 2) Bir şeyin çıktığı yer, menşe İnanılır kaynaklardan alınan haberlere göre... 3) Gelir, kazanç, sağlık vb.ni sağlayıcı öge… …

    Çağatay Osmanlı Sözlük

  • 9mercek — is., ği, fiz. İçinden geçen paralel ışınları düzenli bir biçimde birbirine yaklaştıran veya birbirinden uzaklaştıran, camdan veya ışık kırıcı herhangi bir maddeden yapılmış, genellikle küresel yüzeylerle sınırlanmış saydam cisim, adese, lens… …

    Çağatay Osmanlı Sözlük

  • 10soğurmak — i 1) Bir madde, bir sıvıyı içine çekmek 2) fiz. Katı veya sıvı bir madde soğurma yoluyla bir gazı içine almak, emmek, massetmek, absorbe etmek Siyah yüzeyler ışık enerjisini soğurup ısıl enerji durumuna getirirler …

    Çağatay Osmanlı Sözlük