çok yüksek
1yüksek — sf., ği 1) Altı ile üstü arasındaki uzaklık çok olan ... mekik dokuduğu yüksek bez tezgâhından kalktı. Ö. Seyfettin 2) Belirli bir yere göre daha yukarıda bulunan İri kanatları ile bir kaşıkçı kuşu çok yükseklerde tur atıyor. H. Taner 3) Güçlü,… …
2avazı çıktığı kadar — çok yüksek sesle Avazı çıktığı kadar haykırmak istiyordu. P. Safa …
3eflake ser çekmek — çok yüksek olmak …
4sesi ayyuka çıkmak — çok yüksek sesle bağırmak …
5EİMME-İ ÂLÎŞAN — Çok yüksek mertebesi ve büyük kıymeti olan imamlar. İmam ı A zam, İmam ı Şâfiî gibi …
6ulu — sf. 1) Erdemleri bakımından çok büyük, yüce Aile uluları arasında buna bir çare bulmak için dertleşmeler olur. R. N. Güntekin 2) Çok yüksek, çok büyük olan (somut şey) Ulu dağlar. Ulu ağaç …
7HEZARFENN — f. Çok bilen, bir çok san atı birden çok yüksek derecede yapabilen. * Minâre ustası …
8basık — sf., ğı 1) Basılmış, yassılaşmış Başına, arkası basık, önü yüksek, çuha püsküllü bir şapka giymiş. M. Ş. Esendal 2) Çok yüksek olmayan, alçak Arka sokağa bakan, dar, basık tavanlı, ışıksız bir yerdi. P. Safa 3) Kısık Onun sesi de aynı şekilde… …
9ULYA — (Müe.) Pek büyük, pek yüce, daha yüksek. Çok yüksek olan …
10astronomik — sf., ği, gök b., Fr. astronomique 1) Gök bilimsel 2) mec. Aşırı, çok yüksek, çok veya aşırı fazla Birleşik Sözler astronomik fiyat astronomik rakam …